"Halbuki Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyenin kanunlarını da ihata eden dinin geniş dairesinden bahsetmez. Belki asıl mevzuu ve hedefi, dinin en has ve en yüksek kısmı olan imanın erkân-ı azîmesinden bahseder." Açıklar mısınız, neden bahsetmez?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın inanç ve itikat dünyasında bir arıza bir hastalık oldu mu, diğer bütün alanlara da yansır. Mesela, imanında şek ve şüphe olan birisinin ibadetleri fasit, yani geçersiz; ahlaki yapısı da zayıf ve suri olur. İbadet ve ahlakın temeli ve taşıyıcısı sağlam ve sarsılmaz bir imandır. İman en küçük bir kusuru ve şüpheyi kaldırmaz. İmandaki zerre kadar bir şüphe ebedi saadetin mahvına sebeptir.
İman hem dünya hayatının hem de ahiret hayatının bir vesikası ve senedi gibidir. Öyle ise bir insan için en öncelikli ve önemli vazife imanı sağlam ve sarsılmaz bir hale getirmektir. Bütün İslam alimlerinin ilk gaye ve prensibi bu olmuştur. Ama bu bazı zaman dilimlerinde daha da bir önem kazanmıştır.
Özellikle fen ve felsefeden beslenen inkarcı ve maddeci düşünce, bu zamanda çok insanların imanını ve itikadını zedeleyip imansız kabre gitmelerine sebep oluyorlar. Üstad Hazretlerinin ifadesi ile materyalist felsefenin tesirinde kalan her kırk kişiden otuz sekizi imanını kaybediyor. Böyle dehşetli bir ortam ve zaman diliminde en önemli şey imanı sarsılmaz ve sağlam bir şekle getirmektir.
Şayet eski zamanda yaşamış büyük alim ve evliyalar bu zamanda olsalardı, onlar da bütün gayretlerini imanın kurtulmasında sarf edeceklerdi. Zira iman hem ibadetin hem de ahlakın temeli ve taşıyıcısıdır. İman temeli olmadan İslam binası yükselemez. Öyle ise imanın sarsıldığı bu zaman şartlarında en önemli vazife imanın kuvvetli ve sarsılmaz bir hale getirilmesidir ki, Risale-i Nurlar bu zamanda bu vazife üzerine gidiyor. Geniş ve siyasi alanlarla değil, hususi ve kalbi dairelerle uğraşır.
Kökü kurumak üzere olan bir ağacın dal ve budaklarını ilaçlamak ağaca bir menfaat vermez. Öyle ise ağacı kurtarmak için kökün tedavi edilmesi gerekir. İslam ağacının kökü ise imandır, dal ve budakları ise ibadet ve ahlak gibi şeylerdir. Bu zamanda küfür, İslam ağacının kökü olan imana saldırıyor, onu bozmaya çalışıyor. Böyle bir durum içerisinde Şah-ı Geylani, İmam Rabbani, İmam Gazali gibi manevi hekimler bulunsa idiler, bütün enerji ve gayretlerini tıpkı Üstad Hazretleri gibi imanın takviye ve kuvvetlendirilmesine sarf edeceklerdi.
Diğer bir husus ise, iman sağlam hale geldikten sonra, diğer sahalar buna mebni ve bağlı olarak kendiliğinden düzelir ve sağlamlaşır. Mesela, bir genç Risale-i Nurlardan sağlam iman dersini aldıktan sonra, ibadete ve güzel ahlaka yönelecektir. İbadet ise ancak fıkıh ile olur, yani o genç fıkhı öğrenmeye yönelecektir. Fıkhı öğrendikten sonra gereğini yapacaktır. Sonra bu genç iman ve ibadetin gözlüğü ile olayları yorumladığı için, siyasi ve geniş dairelerdeki vazifeleri de buna uygun yapacaktır vs. Yani iman hizmetinin içinde zaten müteselsil ve ince bir siyaset vardır. Risale-i Nur'un canibinden bakanların siyasi mülahazaları da ona uygun olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü