"Halifeden, Şeyhülislâmdan, Başkumandandan tut, tâ medrese talebelerine kadar,.." Burada ismi belirtilen şahıslar kimlerdir?
Değerli Kardeşimiz;
Bediüzzaman Hazretleri, 25 Haziran 1918’de İstanbul’a geldiğinde büyük bir ilgiyle karşılandı. Tanin gazetesi onun İstanbul’a gelişine birinci sayfada yer vermişti.
Bediüzzaman’ın, I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesindeki kahramanlıklarının ve ilmi vukufiyetinin farkında olan Enver Paşa, İstanbul’da kurulma aşamasında olan Darü'l-Hikmeti'l- İslamiye’ye onun da aza olarak tayin edilmesini hükümete teklif etti. Şeyhülislam Musa Kazım Efendi’nin teklifi ile de Sultan Vahidüddin tarafından kendisine İlmiye’de Mahreç payesi verildi. “Mahreç Mevleviyyeti” olarak da anılan bu paye, Osmanlı ülkesindeki bütün resmi ulemanın reisi olan ‘Başmüderris’ten sonraki ilmi rütbe manasına geliyordu.
Ancak Bediüzzaman, doktorların tavsiyesiyle dinlenmek üzere Çamlıca’da kendisine tahsis edilen Yusuf İzzettin Paşa Köşkü’ne yerleşti. Burada hem istirahat ediyor hem de telifata ve neşriyata devam ediyordu. Kafkas cephesinde gönüllü birliklerinin başında iken Arapça olarak telif ettiği “İşarat’ül İcaz” adlı Kur’ân tefsirinin kâğıdı bizzat Enver Paşa tarafından temin edilmiş ve neşredilmişti. Bundan sonra, iman rükünlerinin ispatına dair “Nokta”, çeşitli ayet ve hadisleri tefsir eden “Sünuhat”, Hz Muhammed (a.s.m.)’in peygamberliğini ispat eden “Şuaat”, Kur’ân’ın mucizeliğini anlatan “Rumuz”, içtimaî konularda “Tuluat”, tevhidin ispatı hakkında “Katre”, özlü sözleri içine alan “Hakikat Çekirdekleri”, ahlak ve ubudiyet derslerini ihtiva eden “Habbe”, “Zerre” ve “Şemme” adlı risalelerini yazdı ve yayınladı.
Dar-ül Hikmet’ten kendisine ödenen maaştan ancak zaruri ihtiyaçları için bir miktar ayırıyor, geri kalanı ile de eserlerini bastırarak ücretsiz dağıtıyordu. Bu arada Bediüzzaman’ın fikirlerini çok beğenen ve yaptığı hizmetleri yakından takip eden Sadrazam Said Halim Paşa, Yeniköy’deki yalısını çok büyük arazisi ile beraber ona vermek istemişti. Bediüzzaman bu köşkte hem ilmi çalışmalarına devam edebilir, hem de çok sıkıntılı ve yorucu geçen hayatının bundan sonraki kısmını rahatça geçirebilirdi.
Fakat Üstad, hizmetindeki ihlasa zarar gelmemesi için II. Abdülhamid’in teklifini reddettiği gibi, Said Halim Paşa’nın teklifini de kabul etmedi. Çamlıca’daki dinlenme günlerinde Kosturma’da filizlenen ve dünyanın fani yüzünü gösteren tefekkür yeniden başlamıştı. İstanbul’daki siyaset de onu çok rahatsız etmişti. Yeni bir ruhî tekâmülün sancılarını yaşayan Bediüzzaman, sık sık Beykoz’daki Yuşa Tepesi’ne çıkarak tefekküre dalıyor ve dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaya çalışıyordu...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar