Halk partisi tüm teşkilatlarıyla ülkemizde dinsizliği yaymaya çalışıyorlardı. Üstad neden "Yüzde beş adamın hatası" demiş olabilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Salisen: Hem eski partinin bana karşı zulümlerini helâl ettiğim, hem Kur’ân’ın bir kanun-u esasiyesi olan وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى yani, 'Birisinin hatası ile başkası, partisi, akrabası mes’ul olmaz, olamaz.' (En’âm, 6/164; İsrâ, 17/15; Fâtır, 35/18; Zümer, 39/7.) diye, hem Anadolu, hem vilâyet-i şarkiyede Risale-i Nur’la neşredildiği sebebiyle, âsayişe tam kuvvetli bir tarzda hizmet edilmiş. Demek bir manevi zabıta hükmünde, herkesin kalbinde bir yasakçı bırakıyor. Bu noktaya binaen, Risale-i Nur eski partinin dört beş hatasını yüz derece ziyadeleştirmeye manidir. Yüzde beş adamın hatasını doksan beşe de verip yirmi otuz derece ziyadeleştirmemiş. Onun için umum o partinin ekserisi iktidar partisi kadar Risale-i Nur’a minnettar olmak lazımdır. Çünkü bu dersi, bu kanun-u esasiye-i Kur’âniyeyi Risale-i Nur ders vermeseydi, o beş adamın hatası binler adamı da hatakâr yapardı." (Emirdağ Lahikası-II, 148. Mektup)

Üstad'ımız, İslamiyet'in toptancı bir bakış açısından uzaklaştırma ve ortada olanları kazanma çabalarına uyarak böyle bir yola girdiğini düşünüyoruz. Zira her konuda herkes aynı derece mesul olmaz ve olmamalıdır. Baştakilerin mesul olduğunu ilan ile ortada olanlara bir barış ve tövbe kapısını açık tutma gayreti vardır. Zaten ilerleyen zamanlarda Üstad'a düşman olanların bazılarının tövbe etmelerine, (Adnan Menderes ve ekibi gibi) ilerleyen zamanlarda çocuklarının İslam düşmanlığına girmediğini görüyoruz.

Üstad'ımızın bu davranışının İslam'ın ruhuna uygun olduğunun misalini şöyle verebiliriz. İşaratü'l-İ'cazda geçen şu değerlendirme çok manidardır:

اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاۤءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لاَيُؤْمِنُونَ [“İnkâr edenlere gelince, sen onları inkârlarının âkıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da...” (Bakara, 2/6.)]

Üstad'ımız bu ayet-i kerimeye izah sadedinde yapılacak sakındırmanın bütün kâfirlere tesir etmeyeceğini değil, belirli kâfirlerin kastedildiğini ayette geçen اَلَّذِينَ ifadesinden çıkarmıştır. Dolayısıyla ayetin kapsamına elleri kılınç tuttuğu ve fitnede rol aldığı hâlde, herkesin girmediğini görüyoruz. Ayet, sadece kalpleri mühürlenen insanların bu ayetin kapsamına girdiğini ilan ediyor. Nitekim belirli bir zaman sonra çoğu müşriklerin müminler safına girdiğini tarih gösteriyor.

"Ve keza, harf-i tarif olan اَلْ’in ifade ettiği beş manayı اَلَّذِينَ’de ifade ediyor. O manaların en meşhuru, ahiddir. Yani, gerek اَلْ’den, gerek اَلَّذِينَ’ den, mâhut ve malûm bir şey kasdedilir. Binaenaleyh, Ebu Cehil, Ebu Leheb, Ümeyye ibni Halef ve saire gibi mâhut ve meşhur büyük kâfirlere اَلَّذِينَ ile işaret edilmiş olduğu ihtimali pek kavîdir. Bu ihtimale binaen, şu ayet, gaybdan ihbar eden ayetlerden biri olur. Çünkü onlar küfür üzerine ölmüşlerdir. Ve aynı zamanda, i’câz-ı manevinin dört nev’inden bir nev’i, şu gaybî ihbarlardan tezahür eder." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 6. Ayetin Tefsiri)

Ayrıca, Mekkenin Fethi vaktinde Peygamber Efendimiz (asm) kumandanlara şu emri verdi:

"Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz! Hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz!" (İbn Hişam, Sîre, 4/49.)

Bu emirden bazı kimseler müstesna kılındı. Bunlar görüldükleri yerde, Kâbe'nin altına iltica etmiş olsalar dahi öldürüleceklerdi. Onlar da şunlardı:

İkrime bin Ebî Cehil, Abdullah bin Sa'd bin Ebî Serh, Habbar bin Esved bin Muttalib, Hüveyris bin Nukayz, Mıkyes bin Subabe el-Leysî, Abdullah Hilâl bin Hatal, Hind binti Utbe bin Rebia, şarkıcı Sâre, Kureyne ve Ernebe. (İbn Hişam, Sîre, 4/51)

Bunlar, irtidad, İslama ve Müslümanlara aşırı düşmanlık, işkence, katl, Resûlullahı (asm) ve Müslümanları küstahça hicvetme gibi affa sığmayacak suçlar işlemişlerdi. Mekke'de bulunan bütün müşrikler doğrudan veya dolaylı olarak İslam'a zarar verdikleri ve aleyhte bulundukları hâlde, Peygamberimiz (a.s.m) herkes için değil, sadece 10 kişi için ölüm fermanı çıkartmıştı. Hatta daha sonra Hz. İkrime başta olmak üzere İslam'a girmek isteyenleri de reddetmemiş ve affetmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...