Hazreti Ali için "İlmin kapısı" ve Risale-i Nur'un da O'nun "Manevi evladı" olduğu ifadeleri mevcut. Burayla ilgili bilgi verip, Hz. Ali'nin (r.a) ilmi hayatı için kaynak tavsiye eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Konuyu birkaç acıdan açıklamak mümkündür:
Peygamber Efendimiz (a.s.m) hadis kaynaklarında "Ben dâru'l-Hikmetim, Ali de onun kapısıdır." şeklinde bir açıklama yapmıştır. Bazı hadis alimlerine göre bu hadis uydurmadır, bazılarına göre sahihtir.(1)
Kur'ân ayetleri de peygamberlere kitap, hikmet ve peygamberlik verildiğini açıklar. İlim ve hikmet peygamberler dışındaki insanlara da resullerin getirdiği kitaplar ve ümmetlerin alimleri vesilesi ile ulaşır. Peygamberimize (asm) verilen vahiy ve hikmet de ona verilen Kitap ile ümmetine ulaştığı gibi, ümmetinin alimleri vesilesi ile de ulaşır.
Ümmetin alimleri arasında öncelik, sahabelere ve özellikle sahabeler içindeki müçtehid alimlere aittir. Sahabe içinde bir tesbite göre 120 müçtehid alim bulunmaktadır. Mesela, dört Raşit Halife ve Aşere-i Mübeşşere bunlar içindedir. Hz. Ali de müçtehid alim sahabeler arasında yer alır. Hz. Ali'nin Dâr-ı Hikmetin kapılarından birisi olması bu yüzdendir.
Yalnız bu özellik sadece Hz. Ali'ye ait değildir. Onun gibi alim, fakih, müctehid, müfessir, usuluddîn alimi ve hadis alimi olan diğer sahabeler ve ümmetin bu konudaki diğer alimleri de bir ilim ve hikmet yurdu olan Hz. Peygamber'in (asm) kapısı hükmündedirler. Ondan ilim mirası alırlar. Hz Peygamber'in açıklamasıyla bütün din alimleri ilim cihetiyle hz. Peygamberin varisleridirler.
Risale-i Nur da Kur'ân'ın manevi, yani manasını ilgilendiren bir tefsiri, izahı ve açıklaması olması bakımından ve Bediüzzaman ondan Üveysi bir tarzda ders aldığından, Bediüzzaman'ın kaleme aldığı Risale-i Nur Külliyatı da Hz. Ali'nin manevi bir evladı, yani bir cihetle Hz. Ali'nin eseri ve ondan doğan çocuğu hükmünde kabul edilebilir. Çünkü ulemanın eserleri onların ve onların ders aldıkları hocalarının manevi birer evladı sayılabilirler.
Bediüzzaman Hz. Ali'den Üveysi, yani kendisini hayatta iken görmeden ders almış olduğunu belirtir. Bu ders alış Bediüzzamanın kendi hayatında ders aldığı hocaları silsilesiyle olduğu gibi, başka şekillerde, rüyada ve Hz. Ali'den ilham alarak da olabilir. O Gazalinin de kendisi gibi Üveysi bir tarzda Hz. Ali'den (r.a) ders aldığını Risale-i Nur'un bir yerinde şöyle açıklar:
"İmam-ı Ali (r.a)'ın en mühim ve en müdükkik Üyevsi bir şakirdi ve İslamiyetin en meşhur ve parlak bir hücceti olan Hüccetü'l- İslam İmam-ı Gazali..."(2)
Ayrıca Bediüzzaman kenedisinin de üveysi bir tarzda Hz. Ali'den ders alışını şöyle açıklar:
"Zaten Üveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Âzamdan (k.s.) ve Zeynelâbidîn (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Ali’den (r.a.) almışım..."(3).
Bu konuda İslam tarihçisi Murat Sarıcık Hocamızın "Hz.Ali" isimli eserinden istifade edilebilir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Hz. Ali hakkında "Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır." diye bir hadis var mıdır?
Dipnotlar:
(1) bk. Sarıcık, Murat, Kendi Dilinden Peygamberimiz, Nesil Yayınları, İstanbul 2006, s. 83-89.
(2) bk. Şualar, Sekizinci Şua, Üçüncü Remiz.
(3) bk. Emirdağ Lâhikası-I, 37. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü