"Hem anlarsın ki, şu dünyadaki tezyinat, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil. Çünkü bir zaman lezzet verse, firakıyla birçok zaman elem verir. Sana tattırır, iştihasını açar, fakat doyurmaz..." Devamıyla izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Dünyadaki nimetler ve lezzetler tadımlıktır, doyumluk değildir; bunlar ancak cennetteki hakiki nimetlere işaret eden ve onlardan haber veren zayıf gölgeler ve numuneleridir.

Bu yüzden dünya nimetleri, âhirete bakan duygularımızı tatmin etmiyor, sadece iştah açıyor, tattırıyor, doyurmuyor.

Dünya nimetlerinin doyumluk değil, tadımlık olmasının sebebi, buranın fâni olmasıdır. En güzel yemeğin tadı bile damakta bir iki dakika hissediliyor, sonra kaybolup gidiyor. En güzel nimetlerden olan gençlik nimeti yirmi otuz yıl sonra yaşlılığa dönüşüyor. Sıhhat hastalığa, huzur ve sükûnet bela ve musibet ile meşakkate dönüşebiliyor. Yani dünya lezzet ve nimetleri daimî ve sürekli olamadığı gibi, insanın ömrü de daimî değildir.

Halbuki insanda öyle duygular ve cihazlar var ki, "Ebed, ebed!.." diyor, ebedden ve ebedi Zât’tan başkasına razı olmuyor. Dolayısı ile insanın bu dünya hayatında doyuma ulaşması ne nimetler açısından ne de kendi ömrü açısından mümkün değildir, çünkü her ikisi de fanidir, gelip geçicidir.

"Hem anlarsın ki, şu dünyadaki tezyinat, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil. Çünkü bir zaman lezzet verse, firakıyla birçok zaman elem verir. Sana tattırır, iştahını açar, fakat doyurmaz. Çünkü ya onun ömrü kısa, ya senin ömrün kısadır; doymaya kâfi değil. Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinat ibret içindir, şükür içindir."(1)

Burada ifade edilen "tezyinat", eşyanın estetik ve güzel bir şekilde yaratılmasıdır. Elmanın o tatlı ve çekici şekli, çiçeğin sevimli ve güleç yüzü, ağacın zarif ve hârika hey’eti, yıldızların semânın yüzünde parlak ve nurani ve mütebessim manzarası, denizlerin mavi astarı hep bu tezyinatın fiilleridir.

Üstad Hazretleri bu manaya şöyle işaret ediyor:

"Hem bütün mahlûkatın yüzüne tebessüm eden bütün ziynetli nebâtat ve hayvânattaki tezyinat ve gösterişler, bilbedâhe, perde-i gayb arkasında bu süslü ve güzel san'atlarla kendini tanıttırmak ve sevdirmek ve bildirmek isteyen bir Zât-ı Zülcelâlin vücub-u vücuduna ve vahdetine delâlet ederler. Demek, eşyadaki süslü vaziyetler, gösterişli keyfiyetler, tanıttırmak ve sevdirmek sıfatlarına kat'iyen delâlet eder. Sevdirmek ve tanıttırmak sıfatları ise, bilbedâhe, Vedûd, Mâruf bir Sâni-i Kadîrin vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet eder."(2)

Eşyanın hikmetli yaratılması Allah’ı tanıtmak, zînetli ve süslü yaratılması da Allah’ı sevdirmek içindir. Bu yüzden Allah yaratmış olduğu her şeyi çok güzel ve mükemmel olarak yaratmıştır. Bir meyvenin hikmet ve faydaları Allah’ı bize tanıtırken, güzelliği de Allah’ı bize sevdiriyor.

Dipnotlar:

(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, Altıncı Hakikat.
(2) bk. age., Otuz Üçüncü Söz, Yirmi Yedinci Pencere.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.444
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

k.toprak
Yardımlarınız için Allah razı olsun teşekkür ederim.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...