"Hem bütün mahlûkatın secde-i kübrâsını düşünüp, yani şu gecede yatmış mahlûkat gibi her senede, her asırdaki envâ-ı mevcudat, hattâ arz, hattâ dünya birer muntazam ordu, belki birer muti nefer..." Açar mısınız, bütün mahlûkatın secde-i kübrâsı nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem bütün mahlûkatın secde-i kübrâsını düşünüp, yani şu gecede yatmış mahlûkat gibi her senede, her asırdaki envâ-ı mevcudat, hattâ arz, hattâ dünya birer muntazam ordu, belki birer muti nefer gibi vazife-i ubudiyet-i dünyeviyesinden emr-i كُنْ فَيَكُونُ ile terhis edildiği zaman, yani âlem-i gayba gönderildiği vakit, nihayet intizam ile zevalde gurub seccadesinde Allahu ekber deyip secde ettikleri, hem emr-i كُنْ فَيَكُونُ 'dan gelen bir sayha-i ihyâ ve ikaz ile yine baharda kısmen aynen, kısmen mislen haşrolup, kıyam edip, kemerbeste-i hizmet-i Mevlâ oldukları gibi, şu insancık, onlara iktidaen, o Rahmân-ı Zülkemâlin, o Rahîm-i Zülcemâlin bârgâh-ı huzurunda hayret-âlûd bir muhabbet, beka-âlûd bir mahviyet, izzet-âlûd bir tezellül içinde Allahu ekber deyip sücuda gitmek, yani bir nevi miraca çıkmak demek olan işâ namazını kılmak ne kadar hoş, ne kadar güzel, ne kadar şirin, ne kadar yüksek, ne kadar aziz ve leziz, ne kadar mâkul ve münasip bir vazife, bir hizmet, bir ubudiyet, bir ciddî hakikat olduğunu elbette anladın."(1)
İnsan nasıl Allah’a ibadet ediyor ise, aynı şekilde diğer mahlukat da kendine özgü bir şekilde Allah’a ibadet ediyor. İnsanın nasıl bir secde ve namazı varsa, aynı şekilde her mevcudun kendine mahsus bir secde ve namazı vardır.
İnsanın kıldığı namaz mikro namazken, bütün mevcudatın topyekûn kıldığı namaz makro namazdır. İnsanın secdesi cüzi iken, bütün mahlukatın secdesi aynı ama küllidir.
Nasıl insanın bu dünyada vazifesi bittiği zaman, ölüm ile terhis oluyor ise, aynı şekilde bütün mahlukat da kıyamet ölümü ile terhis edilecek. İnsanın bir günü akşam vakti ve namazı ile son buluyor ise, bütün mahlukatın günü de kıyamet vakti ile son bulacak. Bütün bunlar Allah’ın "Ol der, oluverir." emri ile vuku buluyor ve bulacaktır.
Allah nasıl kudretinin sonsuzluğunu ve sınırsızlığını icraatları ile gözümüz önünde sergileyip ilan ediyor ise, aynı şekilde ölüm ve kıyamet ile terhis edilmiş insanı ve mahlukatı, aynı "kün" yani "ol" emri ile yeniden ihya edip diriltir. Zira gözümüz önünde yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Yaptıkları ortada iken, "Acaba şunu yapabilir mi?" demek abesle iştigal etmektir.
Allah, öldükten sonra insanları aynen, cismen ve resmen yeniden ihya ve inşa edecektir. Akşam namazının secdesi, mahlukatın hüzünlü zevalini temsil ediyor. İşa, yani yatsı namazı ise bu zevalden sonra yeniden dirilişe bir rica, bir talep gibidir. Sabah namazı ise dirilişin bir öyküsüdür.
"Baktım, umum mevcudat, bir salât-ı kübrâda, bir tesbihât-ı uzmâda, her taife kendine mahsus salâvat ve tesbihatıyla meşgul bir cemaat içindeyim. 'Vezâif-i eşya' tabir edilen hidemât-ı meşhude, onların ubûdiyetlerinin ünvanlarıdır."
Demek oluyor ki, melekler, cinler ve insanlar ilahi emirlere kendi iradeleriyle doğrudan itaat ettikleri gibi, cansız varlıklar, bitkiler ve hayvanlar da yaratılış gayelerine harfiyen riayet ederek vazife görmeleriyle bir nevi ibadet halindedirler. “Vezâif-i eşya" tabir edilen hidemât-ı meşhude, onların ubûdiyetlerinin ünvanlarıdır.” Bu tarz ibadetleri yanında ayrıca yaptıkları vazifeler itibariyle kendilerine mahsus tesbihleri de vardır.
(1) bk. Sözler, Dokuzuncu Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar