"Hem, maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalalet, zerrattaki tahavvülat-ı muntazama içinde hallakıyet-i İlahiyenin ve kudret-i Rabbaniyenin bir cilve-i azamını hissettiklerinden..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem, maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalalet, zerrattaki tahavvülat-ı muntazama içinde hallakıyet-i İlahiyenin ve kudret-i Rabbaniyenin bir cilve-i azamını hissettiklerinden ve o cilvenin nereden geldiğini bilemediklerinden ve o kudret-i Samedaniyenin cilvesinden gelen umumi kuvvetin nereden idare edildiğini anlayamadıklarından, madde ve kuvveti ezelî tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine asar-ı İlahiyeyi isnad etmeye başlamışlar."(1)
Maddeci zihniyet her şeyi madde içinde aradığı ve her şeyi maddeye bağladığı için, maddeyi ilahlaştırarak ezeliyet veriyor. Yani Allah’a ait yaratma sıfatını maddede tasavvur ediyor ve her şeyin maddeden ve maddî şeyler vesilesi ile meydana geldiğini düşünüyor.
Kâinata ve mahlûkata baktığımız zaman, her şeyin değişken ve kararsız olduğunu görüyoruz. Yani, hiçbir şey kararında sabit olarak durmuyor, değişiyor. Biri gidiyor, diğeri geliyor. Sürekli bir faaliyet, gözümüzün önünde işliyor. Bu da mahlûkatta değişmeyen hiçbir şeyin olmadığını ispat ediyor. Her değişen şey ise, sonradan meydana gelmiş, sonradan vücut bulmuş demektir. Zira yoktu, var oldu. Ezelî olan şeyde, zaten tebeddül ve tagayyür söz konusu olamaz. Ezeliyet ona müsaade etmez. Mahlûkatı yokluk karanlığından, varlık sahasına çıkaran Allah’ın varlığının ezelî, ebedî ve vacib olması zaruridir. Aksi halde her hangi bir varlık yaratılıp vücud sahasına çıkamaz.
Madem her şey hadisdir, yani sonradan meydana gelmiştir. Öyle ise her hadisin bir muhdisi, yani onu varlık sahasına çıkaran ve yaratan bir Zâtın var olduğu sabit olur.
Madde, enerji, atomlar, moleküller vesaire hepsi Allah’ın kudret sıfatına dayanan birer vazifeli askerdirler. Allah’ın takdir ve kuvvetine göre hareket ediyorlar. Allah irade ve kudretini bunlardan bir an çekse hemen hiç olur ve yokluğa düşerler.
"Zerrelere ve hareketlerine asar-ı İlâhîyeyi isnad etmeye başlamışlar."
Burada zerrelerin ilahlaştırılması söz konusu. Yani Allah’a ait eserler ve sanatlar zerrelere dayandırılıyor ve zerreler tarafından yaratılıyor deniliyor.
"Zerreler Allah’ın kuvvet ve kudretine dayanarak bu işleri yapıyor" deseler, o zaman iman etmiş olurlar. Ama maddeci felsefe sonsuz ilim, mutlak irade ve nihayetsiz kudret gerektiren mükemmel işleri ve harika eserleri cansız, şuursuz, kör ve sağır olan zerrelere ve hareketlerine veriyor. Bu ise, maddeyi ilahlaştırmak manasına geldiği için tam bir inkâr ve küfürdür.
1) bk. Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Altıncı Nükte.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Allah razı olsun.