"Hem niçin ehl-i fikir ve nazar, her biri kati burhanla hak telakki ettikleri efkârlarında, birbirine mütenakız bir surette hakikati görüyorlar ve gösteriyorlar; bir hakikat niçin çok renklere giriyor?" Misal verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ehl-i fikir ve nazar" ifadesi, akıl yoluyla hakikate ulaşmaya çalışan ilim erbabını ifade eder ve öncelikle de kelam âlimlerini hatırlatır. Üstat Hazretlerinin tarikat hakkındaki şu ifadeleri bu meselemiz için de geçerlidir:
“Cenab-ı Hakk'a vasıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’an’dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin bazısı bazısından daha kısa, daha selametli, daha umumiyetli oluyor.”(1)
Aynen öyle de halis bir niyetle hakikati bulmaya çalışan ehl-i fikir de çok farklı hatta bazen birbirine zıt yollardan gitmişler, ama sonunda hakikate varmışlardır. Şu var ki, bu yollar kısalık ve uzunluk itibariyle de salim olma ve tehlike arz etme cihetiyle de birbirinden çok farklı olabilmişlerdir. Önemli olan hakikati görmek ve göstermektir. Yolların farklılığı fazla önemli değildir.
Mesela, İstanbul’u görmek için farklı vasıtalarla yola çıkan iki kişi düşünelim. Birisi Almanya’da olsun. Bu adam İstanbul’a varmak için Doğu istikametinde hareket edecektir. Birisi de Erzurum’da bulunsun. Bu adam da İstanbul’a ulaşmak için batı istikametinde yol alacaktır. Hedef aynı, fakat yollar birbirine zıttır. Bu zıddiyet neticeye engel olmaz ve bu iki kişi kolay veya zor, er veya geç İstanbul’a varır ve orada buluşurlar.
1) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz, Zeyl.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü