"Hem o târik-üs salât, kendi kendine mâlik olmadığı için, kendi mâlikinin bir abdi olan kendi nefsine zulmeder. Onun mâliki, o abdinin hakkını, onun nefs-i emmaresinden almak için, dehşetli tehdid eder." ifadelerini açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Zulüm başkasının hukukuna tecavüzdür. Başlıca şu üç şekilde kendini gösterir:
- Allah’ın hukukuna tecavüz.
- İnsanların hukukuna tecavüz.
- Nefsin hukukuna tecavüz.
İnsan, yalnız Allah’a iman ve ibadet etmekle mükelleftir. Bazı şeylere taparsa veya amelinde başka şeyleri gaye edinirse şirke düşer. Şirk ise ayetin ifadesiyle “Büyük bir zulümdür.” (Lokman Suresi, 31/13)
Günahlara dalmak, Allah'ın verdiği organları, duygu ve hisleri yaratılış gayesine aykırı kullanmak ise nefse zulumdür.”
“Çünkü en kıymettar aletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin." (Sözler, 6. Söz)
Burada kullanılan "nefis" kavramı, bildiğimiz “kötülüğü emreden nefis” değildir. Arapçada "nefis" birçok manada kullanılır. İnsanı meydana getiren maddî ve manevî her şeyin tamamına birden "nefis" denir. “Zat”, “kendi”, "kişi" manasındadır.
Buradaki nefis ifadesi; Allah'ın insana emanet olarak verdiği maddî ve manevî her duygu ve cihazı içine alır. O en kıymetli emanetleri, nefis hesabına, yanlış yerlerde kullanan insan (nefsine) kendine zulmetmiş olur.
Gerek insanın ruhu ve gerekse bedeni ve bedene takılan organları kendisine ait değildir. Bunlar, Allah tarafından insana emanet verilmiştir. İnsan bu cihazları keyfine göre, istediği gibi değil; asıl mal sahibinin isteği doğrultusunda kullanacaktır. Keyfine göre kullanırsa, ahirette emanete hıyanet cezasını çekecektir.
Göz, kulak, dil gibi cihazlar, akıl ve kalp gibi latifeler, korku ve muhabbet gibi duygular, Cenâb-ı Hakk’ın insana verdiği emanetlerdir. Bununla birlikte mal, evlat, makam ve gençlik gibi diğer sahip olduklarımız da kendi malımız değildir.
Sahip olduğumuz her şey bizlere birer emanet olup ancak Cenâb-ı Hakk’ın izni ve rızası dâhilinde kullanılabilir. Allah Teâlâ göz ile neye bakmamızı emretmişse ancak ona bakabiliriz; kulak ile neyi duymamızı istemişse ancak onu dinleyebiliriz; dil ile neyi konuşmamızı emretmişse ancak onu konuşabiliriz; ayak ile nereye gitmemizi emretmişse ancak oraya gidebiliriz ve hakeza... Bu uzuvları izin verilmeyen yerlerde kullanmak, emanete hıyanet etmek demektir.
“Kim Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa, nefsine zulmetmiş olur.” (Talak Suresi, 65/1)
Mideye haram lokma sokmak, aklı boş ve zararlı şeylerle meşgul etmek, nefse zulümdür. Allah bu harika cihazları, eşsiz latifeleri böyle aşağı, adi gayeler için yaratmamıştır.
Burada kullanılan nefis kelimesi “nefs-i emmare" demek değildir; zat manasınadır. Nefis ile maddî ve manevî her şeyimiz kastedilmektedir. İnsanın gözü, kulağı, midesi, ruhu, kalbi, aklı v.s her şeyi nefsinin, yani “kendisinin” şubeleridir. Âyet-i kerîmede nefsin bu manasıyla ilgili şu ifadeler vardır:
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 39/53)
Mealde geçen “nefisleri aleyhine” ifadesi “kendileri aleyhine” demektir.
Nefs-i emmare ise, insana sürekli kötülükleri emreden şeytanın talebesidir. Bu nefs-i emmare, Kur’ân'ın emri altına girmek istemiyor, kendini serbest ve müstakil zannediyor; maddî ve manevî cihazatını yanlış yollarda kullanmak istiyor. Âyette bu konuda şöyle buyuruluyor:
وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ
"Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Yusuf, 12/53)
Nefs-i emmare her türlü kötülüğü emreder. Terbiye edildikçe temizlenir hayra ve ibadete yönlendirilebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Benim sorum şuydu: Burda nefsine zulm eder diyor; neden olarakta nefsi emmare gösteriliyor. Zulm edilen nefisten kasıt zatımız mı, nefsi emmare nefse zulm ediyor gibi bir durum var ortada.
Nefis insanın kendisidir. Ama nefs-i emmare, insanı kötülüğe sevk eden, bir latifedir. Bu nedenle, nefs-i emmare insanı kötülüğe sevke edip, hem dünyada ve hem de ahirette sıkıntı çekmesine vesile olmasından dolayı, nefse yani insana zulm etmektedir.
Nefis: “Bir şeyin zâtı, kendisi, hakikati.” “Ruh, kalp, can.” “Ruh ile bedenden mürekkep olan zât veya bedene müdebbir olan ruh.” (Elmalılı Hamdi Yazır) “Şehvet ve gazabın başlangıcı olan kuvve” “İnsandaki kötü vasıfları toplayan bir asıl” (Gazali) “Şehvanî arzulara ve şeytanî yollara itirazsız, severek giren ve daima kötülüğü emreden nefis.”
Büyük düşman Nefs-i emmare: İnsan nefsinin en aşağı mertebesi. “Muhakkak nefis kötülüğü emredicidir” âyetinin haber verdiği büyük düşman. Şehvet, hırs ve hasedin emrine girmekle, ruh ve kalbi aşağıların ve bayağıların hizmetine sokmağa çalışan iblis oyuncağı.
Nefs-i Emmare: Kötülüğe aşık, harama düşkün, sefahate hayran, sarhoş nefis. Hep pislerden ve pisliklerden hoşlanan zavallı nefis. Hayırlı işlerde tembel ve ürkek, şerde cesur ve atılgan bozuk mizaç. Şeytanı meleklere secdeden men eden haset ve kibir, bu nefsin birinci sıfatı ve en belirgin özelliği.