"Hem şu tevafukat belagat olmasa da madem içinde eser-i kast ve şuur görünür. Kast ve şuur ise, bilmüşahede ve bilitiraf, müellif ve müstensihlerin değil, elbette bir dest-i gaybînin tanzimiyledir. " Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Kur’ân-ı Hakîm اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ sırrıyla, her zamanda bir milyondan fazla hafızların kalbinde manen yazdırmak lazım geldiği için, hıfzı çok işkâl edecek ve hafızları çok azaltacak olan şu nevi tevafukat-ı müteşabihe, Kur’ân-ı Hakîmde çok ileri gitmemiştir. Ehl-i hıfza, rahmet içinde mutabık-ı mukteza-yı hâl bir manevi belagati, bu meziyet-i belagatin terkiyle yapmıştır: Çok defa kısa kesmekle çok uzun manaları ifade etmesi gibi."
"Hem şu tevafukat belagat olmasa da madem içinde eser-i kast ve şuur görünür. Kast ve şuur ise, bilmüşahede ve bil’itiraf, müellif ve müstensihlerin değil, elbette bir dest-i gaybînin tanzimiyledir. Ve o dest-i gaybînin bu tarz müdahalesi ise, alâmet-i kabuldür ve rızaya emaredir. Ve bu emare de remzeder ki, yazılan hakikatler kusursuzdur, hak bir surette gösterilmiştir." (Mektubat, 28. Mektup, Sekizinci Risale.)
Tevafuk, iki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Bilhassa, tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında ilahi bir kast ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.
Risale-i Nur'un telif ve teksirinde de bu tarz bir tevafuk bulunuyor. Üstelik beş altı ayrı kişinin birbirinden habersiz olarak yazdığı nüshaların birbiri ile aynen uyuşması, tevafuku daha da manidar ve parlak kılıyor. Bu da Risale-i Nur'un Allah katında ne kadar makbul ve mübarek bir tefsir olduğunun bir işareti ve bir alametidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü