"Her bir nev'in, arasıra istimâl için cesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber..." İzah eder misiniz? Hayvanların ruhlarının bâki kalacağını, cesediyle baki âleme gideceğini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve hüdhüd-ü Süleymanî (a.s.) ve Neml'i ve Nâka-i Salih (a.s.) ve kelb-i Ashâb-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve her bir nev'in, arasıra istimâl için cesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rubûbiyet öyle iktiza ederler." (Şualar, Üçüncü Şua, Münacat)
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi, hayvanların ruhları da aynen insan ruhu gibi ebedîdir, bedenleri ise toprak olacaktır. Sadece her hayvan nev’ini temsilen bir beden yaratılacağı haber veriliyor.
Hayvanlar kendilerine verilen vazifeleri aksatmadan ifa edip, kendi lisanları ile Allah’ı tesbih ettikleri için, elbette onlara da “ruhanî ve manevî” bir mükâfat verilecektir. Yani, bütün hayvanlar cennette cesetleriyle birlikte bulunmayacaklardır. Kurbanlar, Hz. Süleyman’ın Hüdhüd adındaki kuşu, Salih aleyhisselâmın devesi, ashab-ı kehfin kelbi cennette bedenleri ile beraber ayrı ve hususî bir lütfa mazhar olacakları sahih hadislerde ifade edilmiştir.
Mişkâtü’l-Envar isimli eserde İmam Mukatil’den şöyle bir rivayet nakledilir:
Şu on hayvan Cennete girecektir:
1. İbrahim Aleyhisselâmın buzağısı.
2. İsmail Aleyhisselâmın yerine kesilen koç.
3. Salih Aleyhisselâmın bir mucizesi olan deve.
4. Yunus Aleyhisselâmı yutan balık.
5. Musa Aleyhisselâmın ineği.
6. Üzeyir Aleyhisselâmın merkebi.
7. Süleyman Aleyhisselâmın karıncası.
8. Belkıs’in hüdhüd kuşu.
9. Ashab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği.
10. Peygamberimiz (asm)'in Kasva isimli devesi.(Osman Hopavi, Dürretü'n-Nâsihin, s.57.)
Rivayetler değişik olsa da, bu hayvanlar bedenleri ila berabere cennete gireceklerdir. Onların cennetteki hayatını, nerede, nasıl bulunacaklarını ise Ancak Cenab-ı Hak bilir. Çünkü o âlemin hakiki keyfiyetini bilmeye idrakimiz kâfi gelmez. Cennete girecek olan bu hayvanların, bu peygamberler ve bu zatlarla olan münasebeti hakkında ise Peygamberler Tarihi isimli eserlerde geniş malumat bulmak mümkündür.
Ruh bâkî kalacağına göre, bütün hayvanların ruhları bâkî kalacaktır. Ayrıca her bir nevi mahlûkun ara sıra kullanacağı bir bedeninin bulunacağı da ifade edilmektedir.
Hayvanların cesetlerinde insan gibi cennete layık bir kıymet, ondan istifade edecek istidat, âza ve latife bulunmadığı için ruhanî bir hayata mazhar olacaklardır. Bu yüzden, hayvanların her bir efradına cesetlerin iade edilmesi hikmeten gerekmiyor. Ama bir model ceset ara sıra kullanmak için hazır bulunacak. Belki bu model ceset bir nev’in ihtiyacına cevap verecek bir mahiyette ve nuraniyette olabilir.
Malum ahirette her şey latif ve nuranî bir mahiyete bürünecek. Bir ceset nuraniyet sırrı ile aynı anda milyonlarca hayvanata hizmet edebilecek. Bu yüzden, hepsine ayrıca ve mahsus bir cesedin olması gerekmiyor.
Ara sıra istimal tabiri ise, cennet ehlinin arzu etmesi durumunda, dünyadaki hatıraları yâd etmek nev’inden, hayvanların geçici olarak cesetleri ile yaratılmasına kinayedir. Mesela; bir insanın dünyada sevdiği atını ya da kedisini ahirette görmek istemesine mukabil, Allah, ruhu beka âleminde baki olan o at ve kediye geçici olarak cesedini iade eder, o insanın arzusu tatmin ettikten sonra, tekrar cesedi kaldırır.
Hülasa yokluk yoktur. Varlık sahasına çıkmış her varlık, değişik âlemlerde varlığını devam ettireceklerdir. Bu sadece zihayat sahiplerine mahsus bir durum değil, bütün mahlûkat ve mevcudat için geçerli bir durumdur.
Mesela; dünya ve içindekiler ahiret âleminde bir müze gibi hatıra nev’inden bekaya mazhar olacaklardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Çok güzel ve önemli bilgiler veriyorsunuz ve bizlerin imânlarını taklitten tahkikiye geçmesine vesile oluyorsunuz İyi ki varsınız. Allah Teâla sizlere yâr ve yardımcı olsun.
Hayvanların her birinin kendine has ruhu var mıdır, yoksa nev’inin ortak bir ruhu mu vardır? Risalelerde nasıl geçiyor acaba?
İnsanların her ferdinin kendine mahsus bir ruhu olduğu gibi, hayvanatın da her ferdinin kendine ait hususî bir ruhu vardır. Mesela karınca türünün müşterek bir ruhu var ve bütün karıncalar bu ruh ile kaimdir, demek yanlış olur. Çünkü her karıncanın kendine ait hususî bir ruhu bulunmaktadır ve ebedî olarak yaşayacaktır.
Ruh varlığın esası ve cevheri olduğu için, sahibine bir hüviyet ve şahsiyet bahşediyor. Yani kimde ruh varsa, o kimse şahsiyet ve ferdiyet kazanıyor. Mesela bir tavuğun ruhunun olması ona bir şahsiyet ve ferdiyet verdiği için, ruhu ile ahiret âleminde ebedî olarak yaşayacaktır. Üstad Hazretleri bu inceliğe şu şekilde işaret ediyor:
Nebatatın müstakil ruhları bulunmuyor. Üstad Hazretleri bu ruha "teşekkülat kanunu" diyor.
Üstad Hazretleri bitkilerin de bir kanunları olduğunu söylüyor. Bitkilerin neşv u nema bulmalarında hükümferma olan bu kanunlar, onların ruhu hükmündedir. Şayet bu kanunlara haricî bir vücud giydirilse ve başına da şuur takılsa, bunlar da insan olabilir bir mahiyettedirler. Lakin bitkilerde bu ruh hususî değil, müşterektir.
Şu var ki: Ruh dışındaki kanunların bâki olması bu dünyada devam etmeleri cihetiyledir. Bu kanunların ahirette de devam edeceği mânasına gelmez. Ahirette her şey ibda ile bir anda yaratılacağından birçok kanun o âlemde cereyan etmez. Ağaçların çekirdeklerden tedricen yaratılması, çiçeklerin açmak için baharı beklemeleri gibi birçok kanun o âlemde söz konusu değildir.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, On Yedinci Söz.(2) bk. Şualar, Üçüncü Şua.
(3) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
Üstad, hayvanların ruhlarının baki kalacağını söylüyor. Acaba bu tespit hangi sahih rivayete dayandırılarak söylenmiştir?
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi, hayvanların ruhları aynen insan ruhu gibi ebedîdir. Varlık sahasına çıkmış hiçbir mahlûk yok olmayacak, başka âlemlerde hayatlarını devam ettireceklerdir. Mesela, dünya ve içindekiler ahiret âleminde bir müze gibi hatıra nev’inden bekaya mazhar olacaklardır.
Bu hususta varid olan bazı hadisler şöyledir:
Bu hayvanların da Allah’a karşı gösterdikleri samimi dostlukları söz konusudur. Meselâ; Hüdhüd-ü Süleyman, güneşe tapanlardan şikâyetçi oluyor; göklerde ve yerde gizli olan her şeyi bilen Allah’a tapmayı bırakıp da hiçbir şey bilmeyen şuursuz güneşe tapanları adeta ahmaklık ve akılsızlıkla suçluyor.(bk. Neml, 27/24-25).
Keza, Hz. Süleyman (as)’ın karıncası, onun askerlerinin ayakları altında ezilmemeleri için, dikkatli bir komutan edasıyla, arkadaşlarının derhal yuvalarına girmeleri talimatını veriyor.(bk. Neml, 27/18). Maiyetindeki raiyetlerine samimî hizmet eden bir kraliçenin, askerlerinin -boş yere- burnu kanamasına izin vermeyen bir komutanın tavrını gösteren söz konusu karıncanın, -yaratandan ötürü yaratılanı sevme yarışında- Allah’a karşı samimi dostluk payesini kazandığını göstermektedir.
Ashab-ı Kehf'in köpeğinin gösterdiği fedakârlık zaten dillere destandır. İnkârcı zenginlerin sofrasını bırakıp, sırf Allah için aç-susuz kalan, ama yüce Allah’a iman eden mağara arkadaşlarının arkadaşlığını tercih etmesi (Kehf, 18/13-18), onun samimi dostluğunun bir delilidir.
Hz. Salih (as)’in devesi, zaten baştanbaşa bir mu’cize eseridir ve peygamberliğinin delilidir...
Bütün bu ayetlerin ışığında meseleye baktığımızda, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah’ın, şu mübarek hayvanların ruhlarını yok etmesi düşünülemez.
ayeti, bir tefsire göre hayvanların da mahşer meydanına çıkarılacaklarını haber vermektedir.
ayeti ise, hayvanların mahşer meydanında karşılıklı olarak hesap verdikten sonra bedenlerinin toprak olacağını haber veriyor.
Abdullah bin Ömer, Ebu Hureyre ve İmam Mücahidin bu ayetin tefsirlerine göre, Cenab-ı Hak mahşer gününde hayvanları hesap gördürecek, sonra da onlara, "Toprak olun!.." buyuracak, sonunda onların hepsinin bedenleri toprak olacak, ruhları ise bâki kalacaktır. Hayvanların cehennem azabından kurtulmalarına gıpta ile bakan kâfirler; “keşke biz de toprak olsaydık” diyerek pişmanlıklarını dile getireceklerdir.
Resul-i Ekrem Efendimiz (asm.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:
Bu hadis-i şerif, ahirette hiçbir haksızlığın karşılıksız kalmayacağını ve hesabın çok ince ve ağır olacağını bildirmektedir.
Hâsıl-ı kelam, ayetlerden ve hadisten de anlaşıldığı gibi, insanlar ve cinler gibi, hayvanlar da kıyamet günü sûra üflendiğinde haşrolup Rabblerinin huzurunda toplanacaklar ve ruhları bekaya mazhar olacaktır. Bütün bu ayet ve hadislerden Üstad Hazretleri bu hükmü tahriç etmiştir, diyebiliriz.
Üstad Hazretleri, ruhun baki olduğunu, ölümle son bulmayıp ebediyen devam edeceğini çeşitli misallerle nazara veriyor. Bir çekirdeğin kabuğu cesede, içindeki öz ise ruha benzetilmiş oluyor. Çekirdek parçalanır ama lüb bâki olduğundan o çekirdekten bir ağaç çıkar ve hayatiyetini devam ettirir. Elbise yırtılsa da onu giyen cesedin bâki kaldığı, varlığını devam ettirdiği de yine ruhun bekasına bir başka misal olarak verilmiş.
Dipnotlar:
(1) bk. Şualar, Üçüncü Şua (Münacat).(2) bk. Kenzu’l-ummal, h. No: 12177.
(3) bk. bk.Müslim, Birr 15, 60; Tirmizî, Kıyâmet 2; R.Salihın, 204
Cennete gidersem, kedimi orada bulabilecek miyim? Risalelerde sanki sadece ruhen diriltilecekleri anlaşılıyor?
Cennet hayatıyla alâkalı bazı ayetler şöyledir:
Bu ayetlerde de ifade edildiği gibi, cennet mahrumiyet yeri değildir, istenilen her şey verilecektir. Dünyada ünsiyet ettiğimiz hayvanatın verilmesi de ayetin şumulündedir.
Yalnız hayvanat ihtiyaç durumunda verilecektir. Bir tür olarak devamlı cismanî varlığı ile cennette olmayacaklar. Ama kişi hususî olarak hayvanının daimî kalmasını arzu ederse, o zaman kalabilir.
(1) bk. Şualar, Üçüncü Şua (Münâcât)