"Hiçbir insan kendi hayatını kötü anlatmaz." şeklinde bir bahane ile Üstad'ın Tarihçe-i Hayat adlı eserini eleştirenler oluyor, bunlara nasıl cevap verebiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Tarihçe-i Hayat adlı eser; Üstad Hazretlerinin doğumundan ölümüne kadarki hayatının anlatıldığı bir biyografi niteliğindedir. Biyografi ise, bir insanın yaşamındaki olayların belirli bir sıraya göre anlatıldığı yazı biçimidir ve kişinin kendisi tarafından değil, onu yakından tanıyan veya hayatını yakından inceleyen başka birileri tarafından yazılır.
Kişinin kendi hayatını anlattığı yazılara otobiyografi denir. Tarihçe-i Hayat otobiyografi değil biyografidir. Bunun en büyük ispatı Tarihçe-i Hayat'ın giriş kısmı ve bütününün incelenmesidir. Biz giriş kısmından numune olması için birkaç paragrafı takdim edelim:
GİRİŞ
"Evvelâ şunu itiraf edelim ki, bu Tarihçe-i Hayat büyük Üstad'ın hayatını tam mânâsıyla ifade etmekten çok uzaktır. Pek çok noktalar kısa kesilmiştir."
"Hem, onun şahsiyetine ait hususları aydınlatacak ve açacak mahiyetteki vak'a ve hâdiselerden bir çoğu zikredilmemiştir. Serd edilen fikir ve kanaatleri teyid eden vak'a ve hadiseler pek çoktur. Bahsetmeyişimizin yegâne sebebi, kendisinin razı olmamasıdır."
"Evvelden beri, hem sohbetlerinde, hem mektuplarında bu zamanın cemaat zamanı olup, şahsî kemalât ve meziyetlerin hizmet-i imaniyede şahs-ı mânevî kadar tesiri olmadığını zikretmesi; hem şahsından ziyade, Kur'ân-ı Hakîmden nebean eden Risale-i Nur'a nazar edilmesini, bütün kıymet ve faziletin Risale-i Nur'da tecellî eden hakikat-i Kur'âniyeye ait olduğunu defalarca ihtar etmesi ve kendisine ait böyle bir tarihçe-i hayat hazırlandığını duyduğu zaman, 'Tafsilâta lüzum yok. Yalnız Risale-i Nur hizmetine dair bahisler yazılsın.' diye haber göndermesi gibi sebeplere binaen, şahsına ait bahisler gayet kısa kesilmiştir. Üstad'ın hayatına temas eden ve daha ziyade hizmet-i Nuriyeye ait mektuplar, müdafaalar, muhtelif zamanlara ait o zamandaki ahvalini bir derece ifade eden makale ve hatıralarını olduğu gibi koyduk. Bu suretle, bu eser, istikbaldeki münevver Nur Talebeleri için hakikî bir me'haz teşkil etmektedir. Muhterem edip ve muharrirler, bundan istifade ile inşaallah, daha mükemmel, daha hakikatli ve faydalı tarihçe-i hayatlar hazırlayacaklardır."(1)
Ayrıca biyografi içinde müellifin kendi beyanlarının yer alması gayet doğal ve normal bir durumdur. Yoksa müellifin hayatının bütününe hariçteki insanların nüfuz etmesi mümkün değildir. Tarihçe-i Hayat adlı eserin büyük bir kısmı zaten mahkeme müdafaaları ve zabıtlarından müteşekkildir. Üstad Hazretlerinin beyanına dayanan kısımlar onda bir bile değildir. Bu yüzden Tarihçe-i Hayata şüphe ile yaklaşmak fazla kuşkuculuk sayılır.
(1) bk. Tarihçe-i Hayat, Giriş Kısmı.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
tarihçe-yi hayat neden külliyata dahil değil?
İlim, edebiyat, sanat, siyaset, ticaret vb. alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yazılan inceleme yazılarına veya hayat hikâyelerine biyografi denir.
Tarihçe-i Hayat adlı eser, adından da anlaşılacağı üzere bir biyografi ve bir hasbihaldir. Tam manası ile tefsir değil ki, tefsir usulüne göre tenkit edilsin. İçinde bir çok iman hakikatlerinin de bulunması onu tam tekmil bir tefsir statüsüne sokmaz.
Tarihçe-i Hayatta dahil lahikaların büyük bir kısmı hizmet ve metoda dair bahislerden teşekkül etmektedir. Bu sebeple lahikalara tam manası ile tefsir nazarı ile bakmak gerekmez. Ama içlerinde tefsir niteliğinde yazdırılan mektuplar da bulunabilir.
Risale-i Nur külliyatının iskeletini ve temelini, Sözler, Mektubat, Lemalar, Şualar, Mesnev-i Nuriye gibi eserler oluşturmaktadır ki, bu temel eserler manevi birer tefsir niteliğindedirler.
Risale-i Nuru bilmeyen ya da yabani nazarlı insanlara Tarihçe-i Hayat ve Lahikalar gibi mecmualar gösterilmemelidir. Önce Sözler, Mektubat, Lemalar, Şualar, Mesnev-i Nuriye gibi imana dair yerler güzelce izah edilmeli sonra diğerleri ihtiyaca göre gösterilmelidir diye düşünüyoruz.