HİKMET
“İşleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak.
Eşyanın hakikatından bahseden ilim.
İnsandaki akıl kuvvesinin istikamet üzere olma mertebesi.”
HİKMET DENİLİNCE
“Hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” Bakara Sûresi, 269
Hikmet için farklı mânalar verilmiş. Bunlar içerisinde en yaygını “sır, gaye, fayda” mânası.
“Bu işin hikmeti nedir?” denildiği zaman, “Bundan maksat ne, bilemediğimiz ne gibi gizli sırlar taşıyor?” mânası akla gelir. O halde, yapılan işten bir fayda hâsıl olacaktır ki hikmet tahakkuk etsin.
Bu düşünce bizi hikmetin, “amelle beraber ilim” tarifine götürür. İslâm âlimleri, yalnız başına ilmi, hikmet kabul etmezler. İlimle amel edilmesini, bu ilmin fiiliyat sahasına konulmasını ve faydalı neticeler vermesini şart koşarlar.
Hikmetin bir diğer tarifi:
“Hikmet, ahlâk-ı İlâhiyye ile tahallûktur.” yâni İlâhî ahlâk ile ahlâklanmak...
İlâhî ahlâk, en kısa ifadesiyle, Kur’an ahlâkı, Allah’ın razı olduğu ahlâk demektir.
Allah, hiçbir şeyi başıboş yaratmamıştır, faydasız hiçbir icraatı yoktur. Ve insan, yaptığı işlerde malâyani dediğimiz, ömür tüketmekten öte bir işe yaramayan faydasız işleri terkettiği ölçüde bu sırra mazhar olur.
Ve İmam Gazali hazretlerinden farklı bir hikmet tarifi:
“Hikmet, varlıkların en yücesini, ilimlerin en faziletlisi ile bilmektir.”
Marifetullah yolunda yürüyen, Allah’ı tanıma vadisinde ilerleyen insanlar, hikmetin bu mânasından feyiz alır ve nasiplenirler.