"Hilkat şeceresinin semeresi insandır. Malûmdur ki, semere bütün eczânın en ekmeli ve kökten en uzağı olduğu için, bütün eczânın hâsiyetlerini, meziyetlerini hâvidir. Ve keza, hilkat-i âlemin ille-i gaiye hükmünde olan çekirdeği yine insandır." İzahı?
Değerli Kardeşimiz;
Nur Külliyatı'nda insan için, “kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi” (1) ifadesi kullanılır. Bir risalede ise, kâinat ağacının dallarının elementler, yapraklarının bitkiler, çiçeklerinin hayvanlar, meyvelerinin ise insanlar olduğu ifade edilir.
Meyve; ağacın en mükemmeli ve kökten en uzak cüz’üdür. Ağacın tamamının plan ve programı o meyvenin çekirdeğinde yazılı olduğu cihetle de ağacın tamamının özeliklerini taşır.
Bitkilerde ve hayvanlarda tecelli eden bütün ilâhî isimler insanda da tecelli eder, ama insanda tecelli eden bütün isimler onlarda tecelli etmezler.
Kâinatın meyvesi olan insanın “en uzak” olması, en son yaratılmış olması cihetiyledir.
“Ve keza hilkat-i âlemin ille-i gaiye hükmünde olan çekirdeği yine insandır.”
Meyve en son yaratıldığı için ağacın tamamından süzülüyor. İnsan da bütün âlemlerden süzülmüş en mükemmel meyve. Onun için bütün âlemlerdeki esmâ tecellileri insanda da görülüyor.
Ve onun hizmetine verilen bütün mahlûkat da ona göre yaratılmışlar. Çiçeğin rengi de arının balı da atın gücü ve sür’ati de hep onun istifade edebileceği şekilde yaratılmış, terbiye edilmiş ve donatılmış.
Otuz Üçüncü Söz’ün İnsan Penceresinde, “Nasıl esmâda bir ism-i azam var, o esmânın nukuşunda dahi bir nakş-ı azam var ki o da insandır.” buyurulur. Yâni, ism-i âzam bütün isimleri ihtiva ettiği gibi, nakş-ı âzam olan insan da bütün varlık âleminde tecelli eden isimlerin tamamına mazhardır.
“Ve keza hilkat-i âlemin ille-i gaiye hükmünde olan çekirdeği yine insandır.”
Bu âlemin yaratılışının “ille-i gaiye”si, yâni yaratılış sebebi insandır. Nurdan varlıklar olan meleklerin, ne güneşe, ne havaya, ne de suya ihtiyaçları yoktur. Bu âlemin sadece bitkilerin ve hayvanların yaşaması için yaratılmadığı da açıktır. En son ve en mükemmel canlı olan insan, bütün kâinatın da ille-i gaiyesidir.
Kâinatın maddesinden en çok istifade eden insandır. Yer altı kaynaklarından, ışınlar âlemine kadar pek çok şeyi insanoğlu akıl nimetiyle keşfetmiş ve onlardan istifade yollarını bulmuştur.
Kâinatın mana cihetini, yâni varlıkların Allah’ın hangi isimlerine ayna olduğunu düşünme, taşıdıkları hikmetleri anlama, yaptıkları tesbihleri hayretle temaşa ve tefekkür etme gibi ulvi gayelerde, bütün hayvanlar âlemi en âmi bir insan kadar dahi marifet sahibi değillerdir. Demek ki, hem maddesi hem mânasıyla bu kâinat büyük bir öncelikle insana hizmet etmekte, onun için yaratılmış bulunmaktadır.
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Yedinci Mesele.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü