Hizmet ederken yalan, riya vs mübah mıdır ki, böyle davrananlar var? Talebe yetiştirmedeki bazı eksiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Mesela, ışığını açık bırakıp uyumuyor süsü veren müdebbirler...
Değerli Kardeşimiz;
Bizim talebeyi yetiştirmekteki gayemiz ahlaklı, doğru ve samimi bir Müslüman olması iken, böyle riya, yalan ve hile yollarına teveccüh etmemiz, gerçekten çok çirkin ve çelişkili bir davranış olur. Bunun ne dinle, ne insanlıkla, ne dürüstlükle bağdaşır bir tarafı yoktur. Şayet bu anlatılanlar bir şaka değilse, gerçekten çok ciddi bir riskin ve tehlikenin içindeyiz demektir. Kur’an ve sünnet böyle kötü ahlakları şiddetle men ederken, bunları Kur’an ve sünnetin talim edildiği yerlerde kullanmak akıl ve mantıkla izah edilecek bir durum değildir.
Bir de bu çirkin davranışlarını ibadet edası ile yapması, imanını ciddi manada da tehlikeye sokuyor. Yani riya ve yalanı, hizmet ve ibadet niyeti ile kullanmak, şirk ve küfürdür. Derhal tecdidi iman edip, o adi davranışlardan temizlenmek gerekir. Zira Allah’ın haram kıldığına helal demek küfür olacağı gibi, helal kıldığı bir şeye de haram demek aynı şekilde küfürdür. Riya ve yalan, Kur’an ve sünnette katiyet ve defaatle yasaklandığı, hatta münafık alemeti olarak gösterildiği halde, bu yolları hizmet vasıtası olarak görmek hafezenallah insanı imandan eder.
İslam dini bir şeyi haram kıldığı gibi, harama götürecek araçları da haram saymıştır. Aynı şekilde helal olan şeylerin vasıtası da helal olmak gerekir. Haram vasıtalar ile helal bir gayeye ulaşmak caiz değil, haramdır. Yani gaye hayırsa, gayeye götürecek araç ve vasıta da hayır ve helal olmak zorundadır. Ben nasıl olsa talebe yetiştiriyorum, bütün yollar ve vasıtalar bana mübah demek, caiz değildir.
Üstad Hazretleri Lemaatte bu mesele hakkında şöyle bir tespitte bulunuyor:
"Gayr-ı meşru tarik, zıdd-ı maksuda gider"
"Katil miras alamaz. bir düstur-u azîmdir. Gayr-ı meşru tarik ile bir maksada giden zat, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat.
Avrupa muhabbeti gayr-ı meşru muhabbet, hem taklit ve hem ülfet.
Âkıbeti mükâfat: mahbubun gaddârâne adâveti, cinâyat.
Fâsık-ı mahrum bulmaz ne lezzet ve ne necat."(1)
Yani burada denilen husus şudur; Meşru olmayan bir yolla helale ulaşılamaz. Ya da helal ve hayırlı bir neticeye, haram ve günah olan bir yolla gidilemez. Riya ve yalan yolu ile, talebe yetiştirmek gibi bir hayırlı netice alınamaz. Bilakis talebeden ziyade o şahısların tedaviye ihtiyacı var. Hekimin kendisi ölümcül bir hastalığa yakalanmışken, hastaya şifa vermesi mümkün değildir.
Özet olarak, maksudumuz hayır olması gerektiği gibi, maksuda götürecek yolların ve vasıtaların da hayır ve helal olması gerekir.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir: Bu tür yanlış uygulamalar, bir cemaatin genel prensiplerinden çok, ferdi icraatlar olduğu kanaatindeyiz.
(1) bk. Sözler, Lemeât.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü