"Hristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar." Onları dost edinmeyin âyeti ile nasıl anlaşılabilir?
Değerli Kardeşimiz;
Semavi dinlerin ortak düşmanı, dinsizliği yaymaya çalışan komünizimdir. Kominizim İslâm ve Hristiyanlığı imha etmeyi birinci maddesi yapmıştır. Dolayısı ile İslâm ve Hristiyanlık âleminin bu ortak ve tehlikeli düşmana karşı ittifak etmesi gayet normal, hatta zaruridir.
“Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Allah zalim topluluğa hidayet etmez.” (Maide Suresi, 51)
Bu âyet-i kerime beşeri ilişkilere mani değildir. Ayetteki nehiy edilen, onların Yahudilik ve Hıristiyanlık cihetleriyle ilgilidir. Yani onların dinlerine, örf ve âdetlerine hayran kalmak yasaklanmıştır.
Âyetteki “dost edinmeyin” ibaresini, müfessirler "onların bozuk ve hurafe inançlarını tasdik etmeyin" şeklinde izah etmişlerdir. Yoksa Hristiyanlık âleminin müspet ve faydalı cihetlerinden istifade etmeyin manasına gelmiyor. Ehl-i kitapla ticaret yapmak, fen ve teknik sahasındaki ilmi buluşlarını almak ve iyi ilişkiler kurmak elbette zarûrîdir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm.) “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” buyurmuş; Hristiyan ve Yahudilerle anlaşmalar yapmıştır.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri konuya ışık tutacak ve yanlış değerlendirmelere mani olacaktır.
“Binaenaleyh onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat'iyyen nehy-i Kur'anîde dâhil değildir.”
“Ehl-i kitabdan bir haremin olsa elbette seveceksin.” (Münazarat)
Evet, ehl-i kitaptan kız almak ve onların kestiğini yemek caizdir. Ehl-i kitaptan bir hanımla evlenen bir Müslüman, onu hanımı olduğu cihetle sever.
Ehl-i kitapla ittifak etmek demek, -hâşâ- yeni bir din ihdas etmek ya da karma bir din oluşturmak değildir. Bu ittifak, ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmektir.Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Risale-i Nur'dan
Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san'atı içindir. Öyleyse herbir Müslümanın herbir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, herbir kâfirin dahi bütün sıfat ve san'atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir san'atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!
Said Nursi r.a. (Münazarat)
Risale-i Nur'dan
... Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. İşte bu dostluk, kat'iyen nehy-i Kur'ânîde dahil değildir.
Said Nursi r.a. (Münazarat)
Risale-i Nur'dan
Medar-i ibret bir hikâye:
Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri hâlde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dahilî adâveti hatırlarına getirmezlerdi.
Said Nursi r.a. (Mektubat, 22. Mektup)
Biz de, dinsizlik cereyanına karşı, hristiyanların hakiki dindar ruhanileriyle dahi ittifak etmeliyiz. çünkü karşımızda imansızlık cereyanı, imansızlık yangını var, o yangında insanların imanları yanıyor, ebedi hayatları mahvoluyor, Üstad, 16. Mektupta; imansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta, kebâirde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azap içinde azaptır diyor, o imansızlık yangınını söndürmek için hristiyanların dindar ruhanileriyle bile ittifak etmemiz lazım, Hristiyanlarda ALLAH a ve Ahiret gününe inanıyor ama ALLAH ın sıfatları konusunda hataya düşüyolar, ALLAH, Al-i imran suresinin 64. ayetinde, "de ki: “Ey ehl-i kitab! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin! Şöyle ki: ‘Allah’dan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da bazımız bazımızı rabler edinmesin" diyor.
Dünyada tek din İslâm değil midir; Müslüman-Hristiyan ittifakı nasıl olabilir, dinler arası diyalog ile izah eder misiniz?
Burada ifade edilen ittifak; iki dinin müntesipleri arasındaki; beşeri, askerî, ticari, siyasi ve sosyal münasebetlerdir ki; başta Peygamber Efendimiz (asm) dönemi olmak üzere, İslâm tarihi bunun misalleriyle doludur.
Gayr-ı Müslimlere hak ve hakikatı tebliğ etmek için en müessir yol, onlarla irtibat halinde bulunmaktır. İslâm Dini insanlığın fıtri dinidir. İslâmiyetin İslâm kelimesinin asıl manası müsalemet olduğundan, onun ruhunda hâkim olan sulh ve barıştır. Zira selamet ve müsalemet ruhudur.
Peygamber Efendimizin (asm.) bu tebliğ vazifesini devam ettirmek şuurlu ve hamiyetperver Müslümanların vazifesidir. Nitekim hayatlarını İslâm’ı tebliğe vakfeden o durmaz ve yorulmaz aşk ve şevk sahibi İslâm mücahitleri sayesinde İslâmiyet Afrika, İspanya, Hindistan, Çin ve Sent Nehri’ne kadar yayılmıştır. İnşallah bu fütuhat kıyamete kadar kesintisiz devam edecektir. Bu da ancak görüşme, konuşma ve fikir teatisinde bulunmakla mümkündür. Aksi halde İslâm’ın elmas gibi hakikatlerini diğer insanlara anlatmak mümkün değildir.
Cenab-ı Hakk Ehl-i Kitapla görüşmeyi, fikir teatisinde bulunmayı ve onların insaflı olanlarıyla en güzel şekilde mücadele etmeyi şu ayeti ile emretmektedir: “Onlardan zalim olanlar dışında, Ehl-i Kitap ile en güzel bir şekilde mücadele edin. Ve şöyle deyin; ‘Biz, hem bize indirilene hem de size indirilene iman ettik. Bizim de sizin de ilahınız birdir. Ve biz yalnız O’na teslim olmuş kimseleriz.” (Ankebut Suresi, 46)
Dinler arası diyalog ile dinler arası ittifak farklı şeylerdir. Dinler arası diyalog, karşılıklı hoşgörü içinde iletişim kurmak demektir. Dinler arası ittifak ise, bazı ortak konularda birlikte hareket etmek demektir. Bunun da dinin ruhuna aykırı bir durum olmaması halinde bir sakıncası yoktur.
Zaten fen ve teknik sahasındaki terakkiler dünyayı bir köy haline getirmiş. Farklı medeniyet ve dinleri bir köyün ahalisi gibi yapmış. Her hususta bir alış verişimiz oluyor. Böyle bir ortamda irtibat kurmak, insanların birbirlerini tanımalarına ve kaynaşmalarına vesiledir. Bu da İslâm güneşinin daha çok insanı aydınlatmasına en güzel bir fırsattır. İslâm güneşinin önüne dar fikirlerimiz ile perde olmasak, hizmet olarak yeter.
(1) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a (Haşiye).