"Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım..." Korkusuz Üstadımız dahi ona karşı gelmekten korkarken, neden diğer ağabeyler onun aleyhinde bulunmuşlardır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvela, Muâzzez Üstadımız'ın rahle-i tedrisinden geçmiş, Risaleleri menbâından ve kaynağından içmiş ağabeylerimizin birbirlerinin aleyhinde olmaları, Üstadımız'ın nezih mesleğine, uhuvvet ve ihlâs düsturlarına münâfidir. Ancak herkesin mizâcı ayrı ayrı olduğundan, fikir ve meşreb farklılığı cihetiyle karşılıklı mütalâalar ve mülâhazalar da kaçınılmazdır. Ayrıca bizler insanız ve melek cinsinden değiliz. İmtihan icâbı hayatımız boyunca değişik şekilde murâkabe ve muhâsebeden geçeceğiz. Hele bu işi birinci derecede omuzlayan ağabeylerimizin imtihanları daha ciddi ve ağır olmuştur.

Cenâb-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de, bizleri birbirimizle imtihan edeceğini ifâde etmektedir. İnsanların yüksekliğe talip olmaları, musibetlere ve ağır imtihanlara da hazırlıklı olmaları anlamına gelir. İşte, mezkur hakikatler muvâcehesinde, muhterem ağabeylerimize bakmamız icâp eder. İnsanlar kusursuz olmayacağından, hasenâtı seyyiâtına galip gelenler affa ve mağfirete müstehâktırlar.

Ancak; Muazzez Üstadımızın ağabeylere yemin ettirdiği, mesleğe sadakat ve muhabbetteki sapmalar da, bir şekilde meşveret ve şahs-ı mânevinin müessiriyetiyle izâle edilecektir. İşte bu tâdilat ve tâmirat esnasında, bazen maksadını aşan ifâdeler olmuştur. Fakat bunları şahıslarına karşı bir cürüm ve aleyhte bulunma değil de, fikre muhâlefet olarak değerlendirmemiz daha mâkul olur. İnsanların fikrine ve düşüncesine muhâlefetle, şahıslarına muhâlefet farklı şeylerdir.

Zira İmam-ı Ömer (r.a.) buyuruyor ki:

“Ben ashâbın ihtilâfına değil, ittifâkına şaşardım.”

Çünkü bârika-i hakikat, fikirlerin çarpışmasından ve mücâdelesinden çıkar. Muazzez Üstadımız, yanında yetiştirdiği ve emek verdiği bütün ağabeyleri muhafaza etmiş ve her birinin diğerlerinden farklı olarak, öne çıkan kabiliyetlerini ve maharetlerini medh-ü sena etmiştir. İcâb-ı halde onları ayrı ayrı ikâz etmeyi de ihmal etmemiştir. Hiç bir ağabey yalnız başına Üstadı temsil edemez. Eğer temsil etseydi, Üstadımız ona sarâhaten yetkiyi devrederdi. Üstadımızın ifâdesiyle ancak bütünü ve tamamı davayı ve kendisini temsil edebilir.

“Kardeşlerim! Ben sizlerden biri ile iktifâ edemiyorum, ancak bütününüzün şahs-ı mânevisi beni temsil ve tatmin eder.”

ifâdesini ağabeylerden çok duymuşuzdur. Dolayısıyla fenâfin nur olarak hayatını sürdürmüş olan Zübeyir Ağabey'imizin ve diğerlerinin, muhterem Hüsrev Ağabey'in şahsına karşı muhâlefet etmeleri ve aleyhinde bulunmaları mümkün değildir. Ancak bilemediğimiz bazı parmakların da muhtemelen karıştığı ve cemaatin uhuvvetine ve birliğine zarar verecek bazı hâdisat ve mes'elelerle alâkalı, görüş beyânları ve değerlendirme tarzları olmuştur. Bunlar ise o Muhterem Ağabeye muhalefet olarak değil de, cemaatin tesanüd ve uhuvvetini muhafazadaki hassâsiyetin bir tezahürü olarak nazara alınmalıdır.

Ayrıca Kur'an’ın bin üç yüz yıl sonra tevâfukunun insanlara gösterilmesi hususunda, Hüsrev Ağabeyimiz Kur'an’ı nasıl yazacağını ve ölçülerini tâlim eden, Muazzez Üstadımız'dır. Hüsrev Ağabeyimiz ise, bu tâlim üzerine o güzel hattıyla hizmet etmiş ve tevâfukun zuhuruna altın kalemiyle vesile olmuştur. Üstadımız'ın, Hüsrev Ağabey'in bin kusuru da olsa aleyhde bulunmamayı tavsiye etmesi, O'nun hizmeti, şahsı ve istikbâlde cemâatin inşikâkı açısından çok önem arz etmektedir. Yoksa, kusurları ve eksiklikleri izâle etmek, cemaatin tesânüdünü muhafaza edeceğinden, herkesin her zaman ikâz ve tavsiyeye ihtiyacı vardır. Zira kimse kusursuz değildir. Burada önemli olan, şahs-ı maneviye, meşverete ve cemâate itibâr etmek ve ehemmiyet vermektir. Ehl-i dâlaletin elinde ihtilâf ve inkisâm aleti olmamaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 11.948
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

suavi

Bütün abilerimizin sevgisi ve saygısı, Nurları okuyanları kalplerinde her Risale-i nur'u okuyuşlarında perçinleşmektedir. Nasıl olur da birini diğerinden ayırır veya aralarındaki ihtilafları nazara verip te zihinleri bulandırabiliriz  Gecmişte bazi şeyler yanlış anlaşılmalar ve bazı şahıslarin araya girmesiyle yaşanmıs olabilir.  Fakat yeni asrın Nur talebeleri bunları nazara alıp meşgul olmuyor.  Çünkü buna ne vaktimiz var nede böyle bir şeye müsaade var. Elimizde düsturlar var , kavga gürültü ve husumete vakit yok.  Kardeşler sağda solda anlatılanlara deği,l kitabi olan hatıra ve düsturlara itibar edin.LÜTFEN

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
yasinsadik

Bize düşen, ihtilafi mes'eleleri nazara vermek değil,  muhabbet ve uhuvetle bir birimizi kabul etmek olmalıdır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)

Peki bu kadar tefrikayı sadece mizac farkıdır deyip geçiştirmek doğru mudur? Zira bildiğimiz kadarıyla Üstad Hz.lerinin vefatından sonra yazıcılar ve okuyucular diye ikiye ayrıldığıdır. Daha sonra da okuyucular kısmının bir çok kollara ayrıldığıdır. Şu anda bildiğim otuzun üstünde. Hem İhlas Risalesine Üstad Hz.leri İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider. ayetiyle başlaması sizce manidar değil midir. Böylesine bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı, zenginliktir, mizac farkıdır gibi ifadelerle anlatmak çok nakıs kalıyor. Pek de inandırıcı olmuyor açıkçası. Selamlar...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...