"İ'lem Eyyühel-Aziz! Allah'a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah, kâmil-i mutlak olduğundan lizâtihî mahbubdur..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İ'lem Eyyühel-Aziz! Allah'a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah, kâmil-i mutlak olduğundan lizâtihî mahbubdur. Allah mûcid, vâcibü'l-vücud olduğundan kurbiyetinde vücud nurları, bu'diyetinde adem zulmetleri vardır. Allah melce ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya zînetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce ve mence odur."(1)
“Allah, kâmil-i mutlak olduğundan lizâtihi mahbubdur.”
Mutlak, mukayyedin zıddıdır, “kayd altına alınmayan, kendisine bir sınır biçilemeyen” manasına gelir. Allah, mutlak kemal sahibidir. Kudretini icraattan men edecek bir başka kudret yahut iradesini hükümsüz kılacak ayrı bir irade söz konusu olamaz.
Bir başka derste ifade edildiği gibi, “Fıtrat-ı beşeriyede cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır.”
Allah şu veya bu sebeple değil, zatında sevilir. O’nun mukaddes zatı, sonsuz ve mutlak sıfatlar sahibidir. Kudreti de sonsuzdur, ilmi de; rahmeti de sonsuzdur hikmeti de. Bütün güzellikler, kemaller, ihsanlar hep O’nun sıfatlarının ve isimlerinin birer tecellisidir.
"Allah mûcid, vâcibü'l-vücud olduğundan kurbiyetinde vücud nurları, bu'diyetinde adem zulmetleri vardır."
Allah mekândan ve maddeden münezzeh olduğundan O’na yaklaşmanın mesafe ile bir alâkası olamaz. İnsanlar iman ile salih amel ile Allah’a yaklaşır, marifet ve muhabbet vadisinde mesafe kat’ ederler. Küfür ve isyan ile de O’nun marifetinden, rahmetinden, ihsanından uzaklaşırlar.
Vücud, varlık; adem ise yokluk demektir. Mü’min olmak, ibadet ehli olmak, güzel ahlâk sahibi olmak birer vücud nurudur.
İman etmemek, ibadet etmemek ve ahlâktan mahrum olmak da birer adem zulmetidir.
Allah’ın razı olduğu her hal, her iş, her hareket vücud nurundan bir nur taşırken, O’nun rızası dışında kalan haller, fiiller ve hareketler de birer adem zulmetidirler.
Allah, kâinattaki her şeyin yaratıcısıdır. Her şey varlığını O’ndan alır ve O’na muhtaçtır. Allah’a iman ve ibadet ile yaklaşanlar varlık kazanırlar, yani O’nun rızasına ve ebedî saadete mazhar olurlar. Küfür ve günahlar ile O’ndan uzaklaşanlar ise, İlahî azaba müstahak olurlar ve vücud alemi olan cennetten ebediyen mahrum kalırlar.
"Allah melce’ ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya zînetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce’ ve mence odur."
Allah’ın rahmeti, sığınılacak, dayanılacak, medet dilenecek yegâne kapıdır. Kâinattan küsmüş, dünya süslerinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlar ancak iman ve ubudiyetle huzura ve salaha kavuşurlar, saadete ererler.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Habbe.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Melce’ ve Mence’ ile Ganiyy ve Muğnî ne demektir, bunlar isim midir?
Melce sığınılacak yer anlamına geliyor.
Mence de benzer bir anlamda kurtulacak yer, necat bulunacak yer anlamlarına geliyor.
EL-ĞANİYY; Zatı, sıfatı ve fiillerinde hiçbir şeye muhtaç olmayıp her şeyin ve herkesin her an kendisine muhtaç olan… Gerçek zenginlik sahibi olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah demektir.
EL-MUĞNİ; İstediğini, istediği anda ,istediği kadar zengin eden, mahlukatının her türlü ihtiyacını giderip zengin eden Allah demek.
Ganiyy ve Muğni isim iken melce ve mence isim değil sıfattır.
Vücudundan bıkmış ruhlara derken ne kastedilmektedir?
Allah’ın rahmeti, sığınılacak, dayanılacak, medet dilenecek yegâne kapıdır. Kâinattan küsmüş, dünya süslerinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlar ancak iman ve ubudiyetle huzura ve salaha kavuşurlar, saadete ererler.
Dünyanın üç yüzü var. Birisi İlahi isimlerin tecelli merkezi olması insan Allah’ı isimleri ile bu yüzde tanır. Birisi ahiretin tarlası olmasıdır insan burada eker ahirette biçer.
Diğeri ise nefse ve hevaya bakan cihettir. İşte dünyanın nefse ve hevese bakan kısmı insanın ruhunu, kalbini, vicdanını ve latifelerini bıktırıyor, sıkıyor, taciz edip rahatsız ediyor insanda bu bıkma ve sıkıntı ile kendine bir melce ve mence arıyor vücuttan bıkmak bu anlama geliyor.
Vücudundan bıkma tabiri dünyevi, musibet, hastalık ve belalara da işaret ediyor. İnsan bu gibi musibetlerin verdiği bıkkınlık ile bir mence ve melce aramaya yöneliyor.