İLM-İ LEDÜN
Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen Hz. Musa’yla (as.) Hz. Hızır’ın (as.) yolculukları ibretlerle doludur. Beraber bir gemiye binerler, Hz. Hızır, gemiyi baltayla yaralı hale getirir. Yolda giderken rastladıkları bir çocuğu öldürür. Bir beldeden geçerken yiyecek isterler, kimse bir şey vermez. Hz. Hızır, beldeden çıkacakları zaman, yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir.
Hz. Musa, gördüğü olaylar karşısında hayretler içinde kalmıştır. Hz. Hızır, olayların içyüzünü şöyle açıklar:
Ülkenin zalim hükümdarı sağlam gemilere el koyuyordu. Ben gemiyi ayıplı kılmakla kurtarmış oldum. Çocuk eğer yaşasaydı, salih anne-babasına zarar verecekti. Rabbin diledi ki, o çocuğu onlardan alsın. Onun bedeline daha hayırlısını versin. Duvara gelince, altında iki yetime ait hazine vardı. O hazineyi, ilerde o iki yetimin bulmaları için böyle yaptım. Bütün bunları kendi arzumla yapmış değilim. Allah’ın emriyle gerçekleştirdim. (Bak. Kehf Sûresi, 60-82.)
Bu olayda ilk dikkati çeken hususlardan birisi, Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın ilimlerindeki farklılıktır. Hz. Musa, şeriat ilminde bir denizdir, Hz. Hızır da, ilm-i ledünde.
Hz. Hızır’ın ilmiyle ilgili olarak, âyette “Ona kendi katımızdan bir ilim öğretmiştik” denilmektedir. (Kehf, 65.) Âyetteki ledün ifadesinden hareketle, zamanla bu tür sırlı bilgilere ilm-i ledün denilmiştir. Bu, özel bir bilgi türüdür. Olayların içyüzüne vukufiyet, zâhiren çirkin görünen hadiselerdeki güzelliği görmek bu ilimle mümkündür.
Hz. Musa, gördüğü olaylar karşısında hayretler içinde kalmıştır. Hz. Hızır, olayların içyüzünü şöyle açıklar:
Ülkenin zalim hükümdarı sağlam gemilere el koyuyordu. Ben gemiyi ayıplı kılmakla kurtarmış oldum. Çocuk eğer yaşasaydı, salih anne-babasına zarar verecekti. Rabbin diledi ki, o çocuğu onlardan alsın. Onun bedeline daha hayırlısını versin. Duvara gelince, altında iki yetime ait hazine vardı. O hazineyi, ilerde o iki yetimin bulmaları için böyle yaptım. Bütün bunları kendi arzumla yapmış değilim. Allah’ın emriyle gerçekleştirdim. (Bak. Kehf Sûresi, 60-82.)
Bu olayda ilk dikkati çeken hususlardan birisi, Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın ilimlerindeki farklılıktır. Hz. Musa, şeriat ilminde bir denizdir, Hz. Hızır da, ilm-i ledünde.
Hz. Hızır’ın ilmiyle ilgili olarak, âyette “Ona kendi katımızdan bir ilim öğretmiştik” denilmektedir. (Kehf, 65.) Âyetteki ledün ifadesinden hareketle, zamanla bu tür sırlı bilgilere ilm-i ledün denilmiştir. Bu, özel bir bilgi türüdür. Olayların içyüzüne vukufiyet, zâhiren çirkin görünen hadiselerdeki güzelliği görmek bu ilimle mümkündür.
Yorumlar