İmam Hakim’in "Müstedrek"ine yapılan bir itiraz hakkında ne dersiniz; "Mestedrek" Kütüb-ü Sitte'den midir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İtiraz Edilen Kısım:

“(...) Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den İmam-ı Hâkim 'Müstedrek'inde ve Ebu Dâvud 'Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî 'Şuab-ı İman'da tahriç buyurdukları: (...) (Şamlı Hâfız Tevfik).”(1)

İddia:

Şamlı Hâfız Tevfik’in mektubu, Said Nursî tarafından Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî’ye alınmıştır. Bu mektupta İmam Hâkim’in Müstedrek’inin Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den olduğu belirtilmiştir. Oysa, Müstedrek Kütüb-i Sitte’den değildir.

Hâkim’in Müstedrek’ini hiçbir hadisçi altı kitaptan saymamıştır. Said Nursî ve şakirtlerinin hadis ilimlerinde ne kadar ehliyetli oldukları görülmektedir...

İddiaya Cevap:

Bediüzzaman’ın bir talebesinin bir sehiv eseri olması kuvvetle muhtemel olan “el-Hâkim”in kitabını Kütüb-ü Sitte’den addetmesi meselesini; bir yandan büyük bir ilmî mesele imiş gibi velveleye vermek, diğer yandan bu hatanın talebesine ait olduğunu bildiği hâlde onu Bediüzzaman Hazretlerine de mal etmeye çalışmak, hatta bile bile ona iftira etmek, gerçekten izah edilmesi güç bir psikolojik saplantıdır.

(1) bk. Barla Lahikası, (142. Mektup)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

sami
Burada iki ihtimal var: BİRİNCİSİ: (...) Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den İmam-ı Hâkim "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhakî "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları: (...) Yrd. Doç. Dr. Niyazi BEKİ Ağabeyimiz de dediği gibi bir sehiv neticesi olarak "İmam-ı Hâkim Müstedreki'nde" ve "Ebu Dâvud "Kitab-ı Sünen'inde" ibareleri yer değiştirmiş olabilir. Yani aslı şu şekilde olabilir. (...) Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den Ebu Dâvud "Kitab-ı Sünen"inde ve İmam-ı Hâkim "Müstedrek"inde, Beyhakî "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları: (...) Eğer böyle olursa bir sorun kalmaz Ebu Davud Kütüb-ü Sitte'dendir. İKİNCİSİ: Mu'terizin itirazı "Ashab" kelimesini yanlış anlamasından kaynaklanmıştır. Şöyle ki: Öncelikle "Ashab" kelimesi: "Sahib. Arkadaş olanlar. Sahip olanlar, kullanma yetkisine sahip kişiler. Halk, ahali. Sahabeler, yani Peygamberimiz Hz. Muhammed'i (A.S.M.) görmüş ve mü'min olarak ona ve onun mesleğine bağlı kalmış olan zatlar." anlamına gelir. "Ashab-ı Kütüb-ü Sitte" ibaresinin iki anlamı vardır. 1. Kütüb-ü Sitte den olan kitaplar demektir. yani Kütüb-ü Sitteyi oluşturan altı tane kitaptan herbiri manasınadır. (Mu'teriz sadece bu manada anlamıştır.) 2.Kütüb-ü Sitte' ye arkadaş olan, peşinden giden, benzeyen kitap demektir. Bir örnekle açıklamak gerekirse: Ashab-ı suffe: (Birinci mana itibariyle)Suffe de bulunanların her biri demektir. Ashab-ı Peygamber: (İkinci mana itibariyle)Peygamberin yanında bulunan ona uymuş kimseler demektir. Peygamberlerden biri demek değildir. Şamlı Hafız Tevfik ağabey mezkur yerde birinci kısımda bahsedilen sevhifi yapmayıp bilerek şu an ki terkip şeklinde kaydetmişse; "Ashab" kelimesini ikinci mana itibariyle kullanmıştır. Yani Kütüb-ü Sitte'den değil fakat Kütüb-ü Sitte'yi takip etmiş Kütüb-ü sitte gibi sahihlik özellikleri olan ve benzeyen manasında kullanmıştır. Sual: Bu manada kullandığını nereden anlıyoruz? El-cevap: Cümledeki Kelimelerin heyetinden ve kullanılış şeklinden. Evet öncelikle Eğer Kütüb-ü sitteden olduğunu kast etseydi "Ashab-ı Kütüb-ü sitte.." demez direkt "Kütüb-ü Sitteden İmam-ı Hâkim "Müstedrek"inde.." derdi. Cümleyi boşuna "Ashab-ı" Kelimesiyle uzatmazdı. İkinci olarak "Ashab-ı Kütüb-ü Sitteden İmam-ı Hâkim "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhakî "Şuab-ı İman"da.." diyerek Müstedrek'i diğere iki kitabdan "ve" bağlacı ile ayırmış. Halbuki Ebu Dâvud'un Kitab-ı Sünen'i, Kütüb-ü sittedendir. Eğer Müstetrek'in de Kütüb-ü sitteden olduğunu kast etseydi aradaki "ve" bağlacını kaldırması gerekirdi. Çünkü "ve" bağlacıyla Cümlenin yapısına göre Müstedrek'in sıfatı olan "Ashab-ı Kütüb-ü Sitteden" ifadesi Ebu Dâvud'un Kitab-ı Sünen'ini kapsamaz. Demek burada "Ashab-ı Kütüb-ü Sitteden Müstedrek ve Kütüb-ü Sitteden Ebu Dâvud.." anlamında kullanılmıştır. Üçüncü olarak, ikinciyi takviye eden bir noktadır. İmam-ı Hâkim "Müstedrek"inden sonra "ve" bağlacını kullanmış fakat Ebu Dâvud "Kitab-ı Sünen"i ile Beyhakî "Şuab-ı İman" arasında "ve" bağlacını kullanmamıştır. Çünkü bu üç kitap özellik olarak birbirinden farklıdır. "Şuab-ı İman" dan önce "ve" bağlacı kullanmamasının sebebi; "Şuab-ı İman" Klasik hadis kitaplarından farklıdır. Hadisleler İmamın 60-70 şube olduğunu anlatmıştır. Bu yüzden "Kitab-ı Sünen"e karışma ihtimali yoktur. Fakat "Müstedrekin"in "Kitab-ı Sünen"den farklı olduğunu anlatmak için aralarına "ve" girmiştir. Sonuç olarak "Kitab-ı Sünen" Kütüb-ü sittedendir. "Müstedrek" Kütüb-ü sitteden değil ashabındandır, anlamını ifade etmektedir. Sonuç olarak Mu'teriz: "Hâkimin Müstedrekini hiçbir hadisçi altı kitaptan saymamıştır. Said Nursî ve şakirtlerinin hadis ilimlerinde ne kadar ehliyetli oldukları görülmektedir..." demekle Kendisinin edebiyat konusunda ne kadar muktedir, Hata olmayan şeyleri hataymış gibi gösterip iftira ve hakaret konusunda ne kadar ehliyetli olduğunu göstermiştir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
sami kardeşimin yorumunu takdir ediyorum , kalemine sağlık çok güzel bir yorum olmuş
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Murat Safitürk

Barla lahikasında şamlı Hafız Tevfik ‘in ( R.H) mektubu içinde geçen:

 

Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den   İmam-ı Hâkim 'Müstedrek'inde ve Ebu Dâvud 'Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî 'Şuab-ı İman'da tahriç buyurdukları* : …… Cümlesine  bakıldığında;

Bu cümle içerisinde 4 hadis kaynağı eserden söz ediliyor . Öncelikli olarak il anlaşılan   mektup sahibinin Hadis ilmine vukufiyetidir. Çünkü  hadisin sıhhatini nazara verecek kaynakları  aktarırken sahih ilmine ait bazı kavramları da kullanmaktadır. Bu satırda   – konunun izahına bakan yönüyle -  iki dikkat çekici kavram vardır. Bunlardan birisi ; İtiraz edilen MÜSTEDREK nedir? İkincisi TAHRİÇ etmek ne demektir.

 

TAHRİÇ  kelimesi ile başlayalım : Sözlükte “çıkmak” anlamındaki hurûc kökünden türeyen ve “çıkarmak, hüküm elde etmek” mânasına gelen tahrîc kelimesi hadis ilminde üç anlamda kullanılır.

 

  1. Bir hadisi isnadıyla birlikte bir kitaba alıp nakletmek. Bu anlam, daha çok ilk dönem müelliflerinin derledikleri hadislerden kitap oluşturma faaliyetlerini ifade eder.

 

  1. Belirli kitaplardan seçilen hadislerle yeni bir kitap meydana getirmek.

 

  1.  Bir eserde Hz. Peygamber’e veya sonraki iki nesle isnad edilen rivayetlerin temel kaynaklardaki yerlerini göstermek, bunların isnad ve sıhhat açısından durumuna işaret etmek.

 

 

MÜSTEDREK ise  hadis literatüründe : “ BİR ŞEYİN DEVAMINI YAPMAK, ONA ZEYİL YAZMAK, TETİMME MEYDANA GETİRMEK ” anlamına gelmektedir.

 

Örnek olarak Müstedrek Türü Çalışmalar.

 

  1. El-Müstedrek ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn. Bu türün en meşhur çalışması olan eserde Hâkim en-Nîsâbûrî, Ṣaḥîḥayn’da yer almamakla birlikte ikisinin ya da ikisinden birinin şartlarına uyan sahih hadisleri toplamaya çalışmıştır. (I-IV, Haydarâbâd 1334-1342; nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ, I-IV, Beyrut 1411/1990).

 

  1.  El-İlzâmât ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn (ʿalâ Ṣaḥîḥayi’l-Buḫârî ve Müslim). Dârekutnî, Buhârî ve Müslim’in şartlarına uyduğu halde Ṣaḥîḥayn’da yer almayan yetmiş hadisi bu çalışmasında bir araya getirmiştir.

 

  1.  Kitâbü’t-Tetebbuʿ. Dârekutnî, bu cüzünde Ṣaḥîḥayn’da illetli olduğunu iddia ettiği 218 hadisi ele almıştır. Irâkī de el-Müstedrek ʿalâ Müstedreki’d-Dâreḳuṭnî adlı bir çalışma yapmış (Kettânî, s. 16) ve bu risâle el-İlzâmât ile birlikte yayımlanmıştır.

 

  1.  El-Müstedrek ʿalâ Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî ve Müslim (el-Müstedrekü’l-müstaḫrec ʿale’l-İlzâmât). Ebû Zer el-Herevî, Dârekutnî’nin İlzâmât’ındaki yetmiş hadisi kendi senedleriyle tahriç etmiştir.

 

  1.  El-Eḥâdîs̱ü’l-muḫtâra mimmâ lem yuḫrichü’l-Buḫârî ve Müslim fî Ṣaḥîḥayhimâ (el-Eḥâdîs̱ü’l-ciyâd). Ziyâeddin el-Makdisî tarafından kaleme alınmıştır (nşr. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, I-II, Mekke 1412).

 

  1.  El-Müstedrek mine’n-nuṣûṣi’s-sâḳıṭa. Muhammed b. Hârûn er-Rûyânî’nin el-Müsned’i için Emîn Ali Ebû Yemânî’nin hazırladığı zeyildir (I-III, Kahire-Riyad 1416/1995).

 

Yani bu tür çalışmalar sadece El Hakime ait değildir. Genel olarak hadis ilminde istimal edilen bir yöntemdir.

 

Bu bağlamda : İmam Hakimim Müstedrek çalışmasın bir başka geniş açıdan açıklaması şöyledir:

 

El-Müstedrek ya da Müsned-i Hâkim, Hâkim en-Nişaburi'nin Buhârî ile Müslim’in el-Câmi-us sahih'lerine almadıkları sahih hadisleri bir araya getiren eseridir.

 

El-Müstedrek’te yer alan hadislerin büyük çoğunluğu Buhârî ve Müslim’in sıhhat şartlarına uygun rivayetler olup bu yönüyle eser Sahiheyn'in zeyli durumundadır. ( DOLAYLI OLARAK KÜTÜB-Ü SİTTEYE GİRMİS SAHİS HADİSLERLE İRTİBATLI BİR MESELE OLMASI MÜNASEBETİYLE MANEN KÜTÜB-Ü SİTTEYE DÂHİLDİR)

 

“Kitâbü’l-Îmân” ile başlayıp “Kitâbü’l-Ehvâl” ile sona eren elli iki kitaptan oluşmuştur. Eserde sahâbe ve tâbiîn kavilleriyle birlikte 8803 rivayet mevcuttur.

 

Bu açıklamadan sonra , söz konusu iddia ile birlikte tekrar konunun başına dönüyoruz.

 

Şamlı Hafız Tevfik ( R.H)  Mektubunda :

 

Ashab-ı Kütüb-ü Sitte’den  İmam-ı Hâkim 'Müstedrek'inde ve Ebu Dâvud 'Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî 'Şuab-ı İman'da tahriç buyurdukları : (...)

 

HER YÜZ SENEDE CENÂB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN GÖNDERİYOR * …….. demiş.

 

Konula ilgili iddia ise:

 

Bu mektupta  İMAM HÂKİM’İN MÜSTEDREK’İNİN ASHAB-I KÜTÜB-Ü SİTTE’DEN  olduğu belirtilmiştir. Oysa,  MÜSTEDREK KÜTÜB-İ SİTTE’DEN  değildir.

 

HÂKİM’İN MÜSTEDREK’İNİ hiçbir hadisçi altı kitaptan saymamıştır. Said Nursî ve şakirtlerinin hadis ilimlerinde ne kadar ehliyetli oldukları görülmektedir...

 

Haşiye: Dikkat edilirse soru sahibinin mugalatacı nazarı, hadisin sıhhati, sahih bir hadis oldu, taşıdğı anlam üzerinden bir manayı hedef almamış, EL HAKİMİN  MÜSDETREK ÇALIŞMASINI İNKAR ETME ÜZERİNDEN Üstad ve talebeleri kapsayan bir itham ile maksadının aslında bir tekfir olduğunu göstermiştir.

 

Öncelikli olarak usulüne uygun bakıldığında Hafız Tevfik’in (R.H) kurduğu cümle yapısıyla iddia cümlesi aynı anlamı içermemektedir.

 

Hafız Tevfik  ( R.H )  ilgili satırda:

 

KÜTÜB-Ü SİTTE ASHABI  olarak bilinen , meşhur altı sahih hadis ravisi  olan SAHİH-İ BUHÂRİ, SAHİH-İ MÜSLİM, İBN-İ MÂCE, EBU DAVUD, TIRMİZİ VE NESEÎ'NİN yazarlarının eserlerinden derlenen  KÜTÜB-Ü  SİTTE ESERİNDEN  (1)  , “ den ve dan şart  eklerinden sonra virgül kullanılmadığından bu kelimeyi önündeki kelimeyle bağlı olarak anlamak- kasıt yoksa-  yanlış bir yaklaşımdır  “  İMAM-I HÂKİM 'MÜSTEDREK'İNDE  (2 ) , EBU DÂVUD 'KİTAB-I SÜNEN'İNDE  (3) , BEYHAKÎ 'ŞUAB-I İMAN'DA  (4) , tahriç buyurdukları… şeklinde SAHİH OLDUĞU  SENETLERLE TESBİT EDİLMİŞ söz konusu Hadis-i Şerifi beyan etmiştir.

 

YANİ İMAM-I HÂKİM MÜSTEDREKİ KÜTÜB-Ü SİTTE İÇİNDEDİR DENİLMEMİŞ, AKTARILMAK İSTENEN MANAYA YÖNELİK İMLA KAİDESİ İÇİNDE CÜMLE KURULUMU YAPILMIŞTIR.

 

Şimdi konuya bu hakikat penceresinden baktığımızda  ve itiraz edilen EL HAKİM MÜSTEDREKİ ile münasebetini anlamak için söz konusu hadis-i şerif:  Ebu Davud da ve farklı birkaç kaynakta geçen şekliyle aynen alıyoruz.

 

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır :

 

" Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir "

 

 (Ebu Davûd, Mişkât, 1/82 , K. Melahim, Bab 1, Hadis no: 4291; Ebu't-Tayyib Muhammed Şemsu'l-Hak b. Emîr Alî ed-Diyânuvî el-Azîmâbâdî , 11 / 387, 389)

 

Bu noktada hadis ilmi içinde olan değerlendirme usulleri ne bağlı olarak ; hadisin sıhhati rivayeti, taşıdığı anlam, işaretler, gösterdiği yol gibi hususlar , mütemmim manalar gibi hususlar , ravinin saki oluşu yani güvenilirliği ile bir çok mutabakat sağladıktan sonra ,hadis senetleşmiş olur.

 

Şimdi bu hadis-i şerifin hakkında yapılmış bir kısım mütalaalar içinde alıntı yaparak 2 örnek sunacağız.

 

ÖRNEK 1: (Ebû Davud diyor ki: Abdurrahman b. Şureyh el - İskenderanî hadisi Şerâhil aşmadan -Ebu Alkame ve Ebu Hurayra'yi anmadan- rivayet etti)

 

(Bu hadis iki yoldan rivayet edilmiştir. Birisi metinde olduğu gibi musneddir. Öbüründe ise Abdurrahman b. Şureyh, Ebu Alkame ve Ebu Hurayra'yi anmadan, sanki Şerahîl Rasullullah'tan duymuş gibi rivayet etmiştir. Bu şekilde aynı yerde iki veya daha çok ravi düşürülerek rivayet edilen hadislere Mu'dal Hadis denilir. Ancak Abdurrahman sika bîr ravidir. Buhari ve Muslim onunla ihticac etmişlerdir. Bu hadisi sadece Ebû Davud rivâyet etmiştir.

 

EL HAKİM, Beyhaki, Zeynu'l-Irakî ve Hafız İbn Hacer gibi alimler bu hadisin sahih olduğunu ifade etmişlerdir. Mu'dal oluşu bir açıdan sakıncalı değildir. Çünkü hem başka bir yoldan musned olarak rivayet edilmiştir, hem de adi yapan Abdurrahman b. Şureyh el- İskendereyanî sika bir ravidir.

 

Görüldüğü gibi  MÜTEDREK sahibi EL HAKİM bu mütalaada senet olarak kabul edilmiştir.

 

ÖRNEK 2:  Arap hadis alimlerinin çalışmasından çeviri yapılarak  aktarılacaktır.

 

4291 - Ebû Hüreyre'den, bildiğim kadarıyla, " Allah bu ümmete her yüz senenin başında dinini yenileyecek birini gönderir  "  (Ebu Davud)

 

El-Hafız, Ahmed bin Hanbel'in otoritesindeki yollardan "Tawali al-Ta'sees" sayfa 46-49'da bundan bahsetmiş ve sonra şöyle demiştir: Bu, hadisin o dönemde iyi bilindiğini hissediyor, bu nedenle, adamlarının güveninden dolayı güçlü olmasına rağmen, yukarıda bahsedilen raviler zincirini güçlendiriyor. Molla Ali el-Kari de "Murqaat al-Mafatih" 1/248'de bunu doğruladı.

 

Bu hadisi doğru sahih kabul eden ve nakl ve şerhi hakkında çalışma kaynaklarından bazıları:

 

"El-Awsat" (6527), İbn Adi "El-Kamil fi'd-Dufa'a" 1/123, *EL-HAKİM 4/522*   ve Ebu Amr ed-Dani "El-Fiten" (364), ve Al-Beyhaqi “Ma'rifat al-Sünen wa'l-Eshar” (422) ve “Menaqib al-Shafi'i” 1/53 ve Al-Khatib “Tarih H” 2/61-62 ve İbn Asaker “Tarih Şam” 51/338 ve “Tabiyeen Kadhib Al-Muftri” s.51 ve 51-52 ve Al-Mazzi, Sharaheel bin Yezid Al-Ma'afari'nin çevirisi 12/412'de “Tahdheeb Al-Kamal”da ve Muhammed bin İdris Al-Shafi'i'nin çevirisi ve Muhammed bin İdris Ekselansları tarafından “Tawali Al-Tas'ee” s. 45-46'da İbn Hacer….

 

YİNE GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE   HAKİM’İN  MÜSDETREKİ 4/522  NOLU BÖLÜMÜNDE BU HADİSİ NAKLETTİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR.

 

Şimdi iddiaya tekrar bakalım:

 

  1. İMAM HÂKİM’İN MÜSTEDREK’İNİN ASHAB-I KÜTÜB-Ü SİTTE’DEN olduğu belirtilmiştir.  

 

CEVAP:  MÜSTEDREK KÜTÜB-İ SİTTE’DEN DEĞİLDİR. KÜTÜB-Ü SİTTEDE OLAN SAHİH HADİSLER EL HAKİMİN MÜSTEDREKİNDE DE YER ALMIŞTIR….

 

  1. HÂKİM’İN MÜSTEDREK’İNİ HİÇBİR HADİSÇİ ALTI KİTAPTAN SAYMAMIŞTIR.

 

CEVAP: YUKARIDA 2 ÖRNEĞİ GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE SAHİH HADİSLER İLE İLGİLİ TEYİD ÇALIŞMALARINDA EL-HAKİM’İN MÜSTEDREKİ KAYNAK DOĞRU KAYNAK OLARAK KULLANILMAKTADIR.

 

BU NOKTADAN ANLAŞILIYOR Kİ  , KÖTÜ BİR NİYETLE,  EL- HAKİMİN ESERİNİ  CERBEZE İLE RED ETMEK SURETİYLE , RİSALE-İ NUR’A VE BEDİÜZZAAMANA  KARŞI BİR İTİBARSIZLIŞTIRMA AMACI GÜDÜLMEKTEDİR.

 

Bu tür yaklaşımlar hadis inkârcılarının istimal ettiği bir yöntemdir.

 

Evet bazı kişiler  bazı kaynakları sahih kabul etmezler. Mezhep ve meşrepler arasında bazı anlayış farkları ile mutabakat noktaları kaybedilebilir. Alimler, Zahidler, Veliler bir birine muhalefet edebilir. Hadiseleri , konuları , nakilleri , asılları kendi mizan ve mizaçları ve de mazhariyetleri noktasından   ele alabilirler. Veya art niyetli insanlar , konuya ; SAİD NURSÎ VE ŞAKİRTLERİNİN HADİS İLİMLERİNDE NE KADAR EHLİYETLİ OLDUKLARI GÖRÜLMEKTEDİR  şeklinde görüldüğü gibi, cerbezeli ve mugalatalı yaklaşabilir. Böyle durumlarda iddianın doğduğu kaynak, söyleyenin kim olduğu, kime söylediği ,ne makamda ve ne için söylediği gibi düsturlarımızla hareket ederek , direkte yönlendirilen noktaya bakmamamız lazım.

 

Hülasa : Şamlı Hafız Tevfik ( R.H) ilgili mektup ile ifade ettiği mesailin muhteviyatı içinde ibraz ettiği delil  bağlamında:  “ HER YÜZ SENEDE CENÂB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN GÖNDERİYOR ”   Sahih Hadisini : 

 

1-Ashâb-ı Kütüb-i Sittede  (olan Sahih-i Buhâri, Sahih-i Müslim, İbn-i Mâce, Ebu Davud, Tırmizi ve Neseî'nin yazarlarının eserlerinde)

2- İmam-ı Hâkim, Müstedrek’inde

3-Ebu Dâvud, Kitab-ı Sünen’inde;

4-Beyhakî, Şuab-ı İman’da TAHRİÇ  BUYURMUŞLARDIR. ..Şeklinde- HADİS İLMİNE VE ESERLERİNE NE KADAR VAKIF OLDUĞU HAKİKATİNİN AÇIKÇA GÖSTERİR BİR NETLİKLE  beyan etmiştir.

 

Ve Risale-i Nurda  geçen Ayet ve Hadislerin açıklandığı müstakil  kitapta , ve mobil  Risale-i Nur Uygulamalarında bu hadisi şerifin ravilerinden biri olarak :  EL-HAKİM, EL-MÜSTEDREK, 4:522 şeklinde, tüm kaynaklarda geçtiği gibi  gösterilmiştir.

 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...