İmanî mevzularda yüzlerce delil vardır. Delillerden bir tanesini akla daha yakın bulmak mahzurlu mudur? Mesela, bazı büyük zatların çok büyük gördüğü delil, benim için zayıf olamaz mı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Deliller arasında kuvvet ve parlaklık farkı elbette bulunur. Kimi deliller çok kuvvetli ve parlak, kimi deliller ona nisbetle biraz daha zayıf ve sönük olabilirler. Mühim olan delil değil, delilin ispat ettiği neticedir. Bir delil nazardan düşse bile neticeyi ayakta tutan diğer deliller insana itminan verebilir. Nitekim İslam âlimleri arasında da bazı deliller kuvvet ve zayıf noktasından tenkit edilmiştir, hatta bu bir gelenek halindedir.

Vesileler ve deliller maksat ve gayeye hizmet etmesi ve vasıta olması gerekirken, tam aksine vesile ve delil maksat ve gayenin yerine geçmiş, ondan daha bir ehemmiyet kesb ettirilmiştir. Hâlbuki vesileler ve deliller maksada işaret etmeli ve neticeye götürmelidir. Asıl ve mühim olan nokta, gaye ve maksadın sabit olmasıdır.

Bazen olur ki, zayıf ve küçük bir vesile veya delil, insanı gayeye ve maksada ulaştırabilir. Bunun için vesile ve delile bakıp maksatta ve gayede ihtilafa ve ayrılığa düşmemek gerekir.

Mesela, kelam ilmi ile tasavvuf, vesile ve delil noktasından birbirlerinden ayrı ve muhalif ekollerdir. Ama her iki ekolün de maksadı ve gayesi İslam’ın iman esaslarını ispat etmektir. Kelam ilmi akıl ve mantık vesilesi ile İslam’a hizmet ederken, tasavvuf ise kalp ve müşahede yolu ile İslam dinine hizmet eder. Yani vesile ve delil yolları farklı, ama maksat ve gayeleri aynıdır.

İlm-i kelamda çok zayıf ve hüküm bakımından fasit, yani sağlam olmayan deliller imanın ispatında kullanılmıştır. İlm-i kelamda "in’ikas-ı edille" yani “Delilerin iskatı ile netice de iskat olur" hükmü, yıllarca kelam ilminde mühim bir delil olarak kullanılmıştır.

Mesela, meleklerin varlığını ispat eden bir delil çürütülürse, neticesi olan meleklere iman da beraberinde çürütülmüş olur. Bu fasit hükmü, İmam-ı Gazzalî kaldırmıştır. Ama İmam-ı Gazzalî’den önce büyük kelam üstadları bu kaideyi kullanmışlardır. Hâlbuki İslam akidelerinin binlerce delilleri var, bunlardan bazıları çürütülse bile diğer deliller neticeyi ayakta tutabilirler.

Tasavvufta da bazı batıl vesileler hakkı zihinde tespit etmiştir. Mesela, vahdet-i vücud mesleğindeki; "La mevcuda illa Hu" tabiri Ehl-i sünnete göre yanlış ve hatalı bir vesile olmasına rağmen, İbni Arabî gibi zatların zihninde Allah’ın Hak, Mevcut, Vahid gibi isimlerini ve sıfatlarını tespit ve teyit etmiştir. Hatta İbn-i Arabi bu hatalı ve noksan vesile ile mümtaz bir makam elde etmiştir. Bu yüzden, vesile ve deliller maksada giden vasıtalardır, bunları maksadın önüne geçirip şüphe ve endişeye kapı açmak yersizdir.

Risale-i Nurlarda binlerce delilden bir ikisini zayıf görüp itminan etmemek hürmetsizlik ve hata sayılmaz diye düşünüyoruz. Yalnız bizim zayıf gördüğümüz o delil, belki bizim idraksizliğimizden de neş’et ediyor olabilir. Bu yüzden, o delil hakkında tahkik ve tetkik yapmak daha güzel olur. Belki bir bilen bize o delili izah edip kabul ettirebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.592
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...