İnsan simasında, küre-i arz simasında ve kâinat simasında; niçin diğer isimler değil de hep ism-i Rahmanın tezahürü nazara veriliyor? Niçin diğer mahlukata göre insan, ism-i Rahmanı tamamıyla gösterir bir mahiyettedir?
- Vahdet-ül vücudun, mutedil kısmının, “la mevcude illa hu” demesiyle, insanın sima-i manevisinin münasebetini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Yoklukta kalmayıp vücuda gelmek, varlık sahasında boy göstermek bütün mahlukatta görülen bir rahmet tecellisidir. Güneşler, yıldızlar, elementler ve daha nice varlıklar bir rahmet eseri olarak yokluktan kurtulmuşlardır.
Ancak varlık mertebeleri çok muhteliftir. En ileri mertebeyi Üstad'ımız “Vücudun hadsiz mertebelerinden en yükseği müslim sıfatıyla insan suretine getirmiştir.” (bk. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Habbe.) şeklinde ortaya koyar. Demek ki, var olmak, canlı olmak, insan olmak ve Müslüman olmak ayrı birer rahmet eseri olmakla birlikte, bunların en ileri mertebesi Müslüman olan insanda kendini gösterir. İnsan, akıl nimetiyle ve hidayet güneşiyle öyle bir rahmete mazhar olur ki, o rahmet sadece bu dünyaya münhasır kalmaz, cennette ebediyen devam eder.
Rahmân isminin öncelikle zikredilmesi bu tecellinin apaçık olarak insanda kendini okutturmasındandır. İnsanın mahiyet aynasında, yani aklında, kalbinde, hafızasında, his dünyasında kendini gösteren rahmet tecellileri Rahîm ismine bakar ve bir derece perdelidir, ancak tefekkürle hatırlanır.
Rahmân isminin tecellileri perdesizdir ve en ileri mertebesiyle kendini insanda gösterir. Saçımız bizim için rahmet olduğu gibi, kaşımız da rahmettir. Gözümüz, kulağımız, elimiz ve ayağımız da bize büyük birer ilahi lütufturlar. Solunum ve sindirim sistemimizden, sinirlerimize, damarlarımıza varıncaya kadar her şey bize rahmeti hatırlatır. İnsana bu nazarla, yani rahmet nazarıyla baktığımızda onda rahmeti göstermeyen hiçbir şey göremeyiz. Üstad'ın yağmur için kullandığı ifadeyi insan için de kullanabilir ve deriz ki, “Sanki rahmet tecessüm etmiş de insan olmuş.”
İşte, insan bedeni tepeden tırnağa, Rahmâniyeti en ileri seviyede gösterdiği gibi, beden hanesinde görev yapan ruhta da bu mana çok daha ileri derecede hâkimdir.
İnsanın maddi siması olduğu gibi, ruhun da manevi bir siması vardır. İnsanın siması göz, kulak, ağız, burun gibi organların bir araya gelmesiyle teşekkül ettiği gibi, ruhu da akıl, hayal, hafıza, kudret, irade, vicdan, sevgi, korku gibi nice sıfatları, latifeleri ve duyguları taşıyan bir varlığa sahiptir. Ruhun, “vücud-u harici giymiş bir kanun” olduğu düşünülürse, o harici vücudun bir de manevi siması, görüntüsü olacaktır. İşte o ruhun her özelliği insan için ayrı bir rahmettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü