"İnsanın ahvâli, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın icabıdır; ancak bir câilin ca’li iledir." cümlesini açıklar mısınız? Ayrıca idrakli mahluk hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanlar dünyaya gönderilmeden önce, dünyada cinlerden bir taife vardı. Yani insanlardan önce, dünyada ikamet eden idrakli mahluklar cinlerdir. Üstad Hazretleri bahsi geçen yerin devamında bu manaya şu şekilde işaret ediyor:
خَلِيفَةً Bu tâbir, arzın, insanların hayatına elverişli şeraiti hâiz olmazdan evvel arzda idrakli bir mahlûkun bulunmuş olduğuna ve o mahlûkun hayatına, o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsait bulunduğuna işarettir. خَلِيفَةً tâbirinin bu mânâya delâleti, mukteza-yı hikmettir. Amma meşhur olan mânâya nazaran, o idrakli mahlûk, cinlerden bir nevi imiş; yaptıkları fesattan dolayı insanlarla mübadele edilmişlerdir."(1)
Meleklerin sorusu, insanın hilafete olan liyakatinin mahiyetini anlamak içindir. Yoksa "insanın yaratılmasından önce, yine insanın fesadı" ifadesi mantıksız bir ifadedir.
İnsanlık ilk olarak Hazreti Adem (as) ile başlar, öncesi yoktur. Meleklerin endişesi, insanların yaratılıp dünyaya gönderildikten sonra dünyada çıkaracakları fesatlar içindir. Beşer kelimesi insanlık anlamındadır. Yani beşer Hazreti Adem (as) ile başlayan insanlık demektir. Beşeri insanlıktan önce, başka bir idrakli mahluk anlamak yanlış olur.
Üstad Hazretleri hem Meleklerin bunu nasıl bildiklerini, hem de hilafete insanın liyakatini şu ifadeler ile izah ediyor:
يُفْسِدُ Fesadın “isyan”a bedel zikri, isyanlarının nizam-ı âlemin fesadına sebep olacağına işarettir. Devam ile teceddüdü ifade eden muzâri sigasıyla fesadın zikredilmesi, melâikenin asıl istemedikleri ve inkâr ettikleri, ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua geleceğine ait olduğuna işarettir. Melâike, beşerin isyanlarının devam ve istimrarını, ya Cenâb-ı Hakkın i’lâmıyla bilmişlerdir veya Levh-i Mahfuza bakıp ondan almışlardır veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır."(2)
İnsanın halleri ve davranışları ne tabiatın eseridir, ne de fıtratının bir gereğidir, bu ancak Allah tarafından plan ve program ile yapılmış bir İlahi icraattır. İnsanın halleri ve vaziyetlerinden maksat; hayır ve şerre olan nihayetsiz kabiliyetidir. Bu kabiliyet de İlahi bir programdır.
(1) bk. İşaratül-İcaz, Bakara Suresi 30. Ayet Tefsiri.
(2) bk. a.g.e.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar