"İşte tarih-i âlem şehâdet eder ki; dâhî odur: Umumda bir veya iki hissin ve seciyenin ve istidadın inkişafına ve îkazına ve feverana getirmesine muvaffak olsun. Zira öyle bir hiss-i nâim îkaz edilmezse, sa’y hebaen gider ve muvakkat olur." İzahı nasıl?
Değerli Kardeşimiz;
"Beşincisi: Noktayı dinle!"
"İşte tarih-i âlem şehâdet eder ki; dâhî odur: Umumda bir veya iki hissin ve seciyenin ve istidadın inkişafına ve îkazına ve feverana getirmesine muvaffak olsun. Zira öyle bir hiss-i nâim îkaz edilmezse, sa’y hebaen gider ve muvakkat olur."
"İşte en büyük dâhî, ancak âmmede bir veya iki hiss-i umumînin îkazına muvaffak olabilmiştir. Ezcümle: Hiss-i hürriyet ve seciye-i hamiyet ve fikr-i milliyet ve muhabbet-i vataniye ve uhuvvet-i insaniye gibi."
"Bu noktaya binaen, Ceziretü’l-Arab sahrâ-yı vesîasında olan akvâm-ı bedevîde kâmine ve nâime ve mestûre olan hissiyât-ı âliye, secâyâ-yı sâmiye -ki binlere bâliğdir- birden inkişaf, birden îkaz, birden feveran ve galeyana getirmek; şems-i hakikatin ziya-yı şûlefeşanının hassasıdır. Bu noktayı aklına sokmayan, biz Cezîretü’l-Arab’ı gözüne sokacağız. İşte Cezîretü’l-Arab, on üç asr-ı beşerin terakkiyatından sonra, en mükemmel feylesoflardan yüz taneyi göndersin. Yüz sene kadar çalışsın! Acaba bu zamana nisbeten o zamana nisbet; yaptığının yüzde birini yapabiliyor mu?"(1)
Bir insan ne kadar zeki, dahi ve yetenekli de olsa, en fazla birkaç alanda birkaç branşta başarı elde edebilir. Bir insanın her alanda mükemmel bir başarı elde etmesi kainatın normal seyri, yani âdetullah açısından mümkün değildir.
Şayet birisi çıkıp yirmi üç yıl gibi kısa bir zaman diliminde cahil, bağnaz, tutucu ve bedevi bir toplumu, gayet mükemmel bir derecede ve her alanda aydın, medeni, ahlaklı ve üstün bir seviyeye çıkarıyor ise, bu kainatın normal seyri açısından ancak mucize ile izah edilebilir. Çünkü böyle bir başarıya normal bir insanın erişmesi âdetullah açısından mümkün değildir.
Arap yarımadasının o geniş çölünde vahşi, cahil ve bağnaz olan aşiretlerde yatmış, uyumuş, gizlenmiş olan o yüksek insani hisleri ve düşünceleri -ki bu bir iki alanda değil, her alanda ve sayısı bini geçer- birden inkişaf ettirmek birden uyandırmak, birden harekete ve aksiyona getirmek, ancak Allah’ın yardımını arkasına alan bir peygamberin yapabileceği bir iştir. Bunu ne kadar zeki, dahi ve yetenekli de olsa, normal bir insan yapamaz.
Peygamber Efendimiz (asm)'in yirmi üç yıl gibi kısa bir zaman diliminde, cahiliye toplumu olan Arapları alıp dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ve en mükemmel bir seviyeye ulaştırması, medeni milletlere üstad etmesi ancak mucize olarak nitelendirilebilir. Bu muazzam içtimai, siyasi ve iktisadi harikaları -haşa- "Hazreti Muhammed (asm) çok akıllı çok yetenekli", diyerek geçiştirmek ve onun elçiliğini inkar etmek ahmaklık olur.
Acaba dünyanın en yetenekli en zeki en bilgili bilim adamlarını ya da felsefecilerini öyle bir topluma göndersek, acaba kaç hususta başarı kazanıp kaç olağanüstü başarı elde edebilecekler?.. Günümüzdeki bilim insanları ve felsefeciler, bütün eğitim ve reklam harcamalarına rağmen bir sigara âdetini bile kaldırmaktan acizler.
(1) bk. Şuaât.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü