Kalb nedir, nerededir? Sıkıntı halinde kalpte maddi ağrılar oluyor. Bu maddi kalbim midir? Öyle ise, fiziki bir müdahale olmayınca neden ağrısın ki?
Değerli Kardeşimiz;
Kalp, fiziki bedenimizdeki çam kozalağını andıran bir et parçasından ibaret değildir. Kalp, Allah’ın bir ihsan ve ikram eseri olarak bize verdiği vicdandan gelen hissiyat ile dimağdan, yani akıldan gelen fikirlerin depolandığı ve şekillendiği bir latife, bir duygudur.
Kalbi besleyecek ve onu çalıştıracak iki kanal, iki kutup vardır. Biri, yaradılışta insana takılan hakkın ve doğrunun kıstaslarını taşıyan, hislerin toplamını temsil eden vicdandır. Bu vicdandaki hakka ve doğruya pusula olan hisler, kalbe uzanan ve onu besleyen ana damardır.
İkincisi ise dimağdır. Yani hakkı, batılı, doğruyu, yanlışı, zararı ve menfaati temyiz ve tefrik eden ve bunu fikir olarak kalbe ulaştıran ikinci ana damardır. Bir çeşit, kalbi besleyen ve şekillendiren iç ve dış etkenlerdir. Kalp, doğuşta boş bir sayfa iken, bu sayfayı dolduran iki kalem gibi çalışırlar vicdan ve dimağ.
İnsan; madde ve manadan ibarettir. Ancak, bu madde ile mana birbirinden ayrı ve bağımsız değildir. Maddi bir uzvun zarar görmesi, manevi boyutu etkilediği bir hakikattir. Ancak bu bağlılık, Üstad'ın ifadesiyle, bir mukarenettir, yakınlıktır. Bu tabloyu, Kainatın her tarafında bulmak mümkündür.
Mesela; görünüşte, ağaç ile meyve bitişiktir. Ancak, gerçekte ise aralarında büyük bir mesafe vardır. Zira bir ağacın bir meyveyi yapması mümkün değildir. Ağaç, yalnız bir sebeptir. Bu Adetullah kanunu gereği, kalbin manevi yapısı ile maddi yapısı arasında bir mukarenet vardır. Fakat bu, kalbin kaynağının o et parçası olduğu anlamına gelmemelidir.
Gören göz değildir, ruhtur. Ancak, Allah, ruhun görmesini göz penceresine bağlamıştır. Bu ilişki, ruhun, gözün içinde olduğu anlamına gelmez. Görmenin yansıma yeridir, diyebiliriz.
Aynen öyle de, bir latife-i Rabbaniye olan kalbin yansıma yeri maddi kalptir denebilir. Üstad Hazretleri bu manayı şöyle özetliyor:
"İhtar: Kalbden maksat, sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkârı dimağdır."(1)
Yani kalbin bir fiziki bir de manevi yüzü vardır. Fiziki yüzü tıbbın alanına girer, manevi yüzü ise dinin sahasıdır. Üstad'ın izah ettiği kalp manevi kalptir. Beyin ile akıl arasında da benzer bir ilişki vardır. Beyin fiziki bir organdır, akıl ise soyut ve manevi latifedir. Tabi aralarında bizim anlamakta zorluk çektiğimiz ince ve latif bir ilişki bulunabilir. Bu iki azayı bütünü ile biribirinden koparmak kabil değildir. Şeytan vesveseyi manevi kalbe atar, lakin maddi kalbin içinde de dolaşacak kabiliyete sahiptir. Zira şeytan cinlerden bir taife olduğu için insanın damarlarında rahatlıkla dolaşabilir.
Ruh, nurani ve latif bir mahluk iken, cesedin her zerresinde müdahale tasarrufu vardır. Aynı şekilde manevi kalbin maddi kalp üzerinde de etkisi bulunabilir. Bu gayet normal bir şeydir.
İnsanın manevi haritası ile maddi haritası arasında bir münasebet ve iz düşüm vardır. Manevi kalp üzüldüğünde maddi kalp ona göre tavır alırken, akıl sevindiğinde beyin de ona göre tavır alır. Ancak bu bağlantının bilimsel izahı uzmanlık isteyen bir konu olduğu için detayına giremiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki, insanın ruhu ile beden arasında ciddi bir münasebet ve ilişki vardır. Yoksa, üzüntünün göz yaşına dönüşmesini, bir çok maddi rahatsızlığı tetiklemesini nasıl izah edebiliriz. Kanser hastalıklarında moral durumunun ne kadar önemli olduğunu artık bilmeyen yoktur.
Kalbi ıslah edip terbiye etmenin en keskin ve önemli yolu dış ve iç kanallardan, yani akıl ve vicdandan ona tesirli ve tahkiki iman derslerini pompalamaktır. Risale-i Nurların her bir cüzü ve parçası bu vazifeyi görüyor. Biz ne kadar Risale-i Nurlar ile haşir neşir olursak o derece kalp ve ruhumuz arınır ve nuraniyet kazanır. Kalp durup dururken şekillenmez, ne verirsek ona göre şekillenir.
(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, 7. Ayetin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar