Selâheddin Çelebî’nin Makalesinin İlk Metni

Bismihi Sübhanehü

(Üstâdıma son yapılan tazyik münasebetiyle yazılmıştır) ihtiyar, dermansız, eşsiz ve dostsuz, senelerdir inzivaya çekilmiş, ikamete me’mur ve daimi tarassut altında bulunan yetmişlik bir âlim, yirminci asrın hem Bediüzzaman’ı hem garib-üz zamanı... Tercüme-i haline kısaca bir nazar.

1- Bitlis’in Hizan kazası İspairt nahiyesinin Nurs köyünde doğmuştur. Anası Nuriye Hanım, babası Mirza Efendi’dir. Kürt ailesine mensub olmakla beraber, kendisi asla Kürtlük ve Türklük, Arap ve Acemlik tanımaz. Milliyeti ancak din bakımından kabul eder. “Bütün Müslümanlar kardeşidir.” Bu fıkri İslâm âleminde bir vahdet ve bir kardeşlik kurulmasına ne güzel bir misal...

2- Tahsil ve terbiyesi:

Ümmidir. Çocukluğunda hastalandığını, okuduğu hocadan dönerken, merdivenden yuvarlanıyor, ağzından burnundan seyelan edip akan kandan sonra, mintarafillah fazilet, zekâvet, fetanet, şefkat hasseleri peyda oluyor. Ve fikren mevcudattan ders alıyor. Bu harika haliyle asrının insanlarına fevkalbeşer bir muallim şahsiyyet oluyor.

3- İstikbalde, şarkta cehalet yüzünden vuku’ bulacak zararları hissederek önlenmesi için; mekteb ve medrese açtırmak gayesiyle İstanbul’a gelen genç âlimin mücadelesi; maarifin, bugün mekteblere verdiği ehemmiyet, o vakit o tedrisat ile verilseydi, şark’ta belki bir hadise bile çıkmazdı...”

Ve 4, 5, 6, 7, 8, maddeler halinde Üstâd’ın hayatının özetini çıkarttıktan sonra, Selâhaddin Çelebi şeyh Said hadisesiyle ilgili Üstâd’ın onunla mektuplaşmasını şöyle kaydediyor:

9- şark isyanında şeyh Said onun şark’taki büyük nüfuzundan istifade için mücadeleye iştirâke davet ettiği zaman, cevaben: “Yaptığınız mücadele, kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Çünkü Türk-Kürt birdir, kardeştir. Türk milleti bin senedir İslâmiyete bayraktarlık etmiştir. Dini uğrunda milyonlarca şehid vermiştir. Binaenaleyh, kahraman ve fedakâr islâm müdafilerinin torunlarına (-Türk milletine-) kılınç çekilmez ve ben de çekmem” diye hem reddetmiş, hem de neticesiz bir mücadeleden vazgeçmesini işaret buyurmuştur. İsyan hitamında şark’ın ileri gelenlerini uzaklara ikamete nakilleri münasebetiyle, kendisi de Isparta’da ikamete me’mur edilmişti..“(19)

« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Yükleniyor...