Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'ın anlaşılması için, hadis-i şeriflerin gerekliliği hususunda Risale-i Nurlar perspektifinden bilgi verir misiniz? Özellikle gayb ile ilgili hadisler...
Değerli Kardeşimiz;
Hadis-i Şeriflerin önemi iki sebepten dolayıdır. Birisi, Kur’an’ın ona kaynak olarak atıfta bulunmasıdır. Yani hadislerin Kur’an'dan sonra en önemli ve en gerekli kaynak ve delil olduğunu yine Kur’an'dan anlıyoruz. Bu hususa işaret eden ayetlerden bazıları şu şekildedir:
"Andolsun ki, Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulundu; zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken onlara, kendi içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderdi."(Ali İmran, 3/164)
"Biz hiçbir peygamberi Allah'ın izni ile kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah'tan af dileseler sen de resul olarak onların affedilmelerini isteseydin, elbette Allah'ı tövbeleri kabul eden pek merhametli bulacaklardı."(Nisa, 4/64)
"Hayır! Senin Rabbin hakkı için onlar aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça, iman etmiş olmazlar."(Nisâ, 4/65)
Bu âyetlerden özellikle Nisâ sûresinin 65. âyetinin nüzul sebebine dair iki ayrı rivayet nakledilmektedir. Bu rivayetlerden birisine göre Hz. Peygamber (asv)'in halasının oğlu Zübeyr b. Avvâm ile Hâtıb b. Ebî Belteâ arasında "Şirhacu'l-fiarre"deki su hususunda anlaşmazlık çıkar. Aralarındaki anlaşmazlığı çözmesi için Hz. Peygamber (asv)'e geldiklerinde Allah'ın Elçisi: "Ey Zübeyr! Önce sen sula, sonra suyu komşuna bırak." buyurur. Ancak Hâtıb Hz. Peygamber (asv)'in verdiği bu hüküm hoşuna gitmediği için hiddetlenir ve: "Ey Allah'ın Elçisi, o halanın oğlu olduğu için mi böyle hüküm veriyorsun?" der. Bu söz üzerine Hz. Peygamber (asv)'in rengi birden bire değişiverir ve: "Ey Zübeyr! Öyleyse bahçeni sula ve suyu da duvar seviyesine ulaşıncaya kadar sakın salma." buyurur. Böylece Zübeyr'in tam hakkını verir.
Bu âyetlerin nüzul sebebi her ne olursa olsun gerçek imanın Hz. Peygamber (asv)'e tam bir teslimiyetle bağlanmaktan geçtiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira genel bir kural olarak kabul edildiği gibi "Sebebin hususîliği hükmün umumîliğine engel değildir."
"Peygamberin çağırmasını aranızda herhangi birinizin çağırması gibi tutmayın. Şüphesiz ki Allah sizden birinin arkasına gizlenerek sıvışıp gidenleri bilmektedir. Onun (Peygamberin) buyruğuna aykırı hareket edenler başlarına bir belânın gelmesinden veya can sıkıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar."(Nur, 24/63)
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin."(Âl-i İmrân, 3/31)
İkincisi, hadisler alelade bir sözler olmayıp Peygamber Efendimiz (asv)'in sözleri olduğu için, bütün sözlerin üstündedir. Bu hususa şu ayet kati bir delildir:
“Arkadaşınız Muhammed yanılmadı, sapmadı, aldanmadı, O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor."(Necm, 53/2-3)
Yani Peygamber Efendimiz (asv)'in ağzından çıkan bütün sözler, aynı vahiy gibi delil ve senettir.
Bütün bu ayetlerden sonra hadisleri küçümsemek ya da delil ve kaynak olarak görmemek, tam bir dalalet ve sapkınlıktır.
Gayb İlminin Kur’an,Sünnet ve İcma Açısından Durumu İçin tıklayınız
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü