KUVVE-İ ŞEHEVİYE - KUVVE-İ GADABİYE
“Kuvve-i gadabiye: Zararları def etme kuvvesi.
Kuvve-i şeheviye: Menfaatleri celb etme kuvvesi.”
ÖLÜ HÜKMÜNDEKİ DİRİLER
“Bir adamın kuvve-i gadabiyesi olan dafiası ve kuvve-i şeheviye olan cazibesi olmazsa ölmüş olmuş olur ve hayy iken meyyittir.” Münazarat
Hayatımızın her safhasında işlerimizi iki esastan birine oturturuz. Ya bir menfaat elde etmek için çalışırız, yahut muhtemel bir zarardan korunmak için tedbirler alırız.
Zarar etmemek için her türlü tedbiri alan bir tüccar, bunun yanında kâr etmenin de bütün yollarını ölçüp tartar ve ticaretini bu iki esas üzere yürütür.
İşte, insanın fayda sağlama, lezzet alma, zevk etme, makam sahibi olma gibi hedeflerinin tümü “kuvve-i şeheviye” denilen bir cazibe merkezine takılıdır. Zarardan korunma, elem ve kederden uzak durma, malını, makamını ve rütbesini koruma gibi unsurlar da kuvve-i gadabiyenin dallarıdır.
İnsanın şehvet kuvveti, “her türlü meşru hedefe ulaşmak ve dünya nimetlerinden, helal dairesinde, azamî ölçüde faydalanmak” şeklinde anlaşılmalıdır. Dünyada hiçbir gayesi olmayan, hiçbir şeye karşı içinde bir istek, merak ve iştiyak duymayan insan, Üstadın ifadesiyle “Hayy iken meyyittir.” Yani, görünürde diri olduğu halde, hükmen ölüdür.
Öte yandan, zarar verici şeylere karşı çıkmayan, öfkelenmeyen ve onlarla mücadele ihtiyacı duymayan insan da, yine “Hayy iken meyyittir.”
Bu ikincisi, birinciden çok daha tehlikelidir. Birincide menfaati kaçırmak, ikincisinde ise zarara düşmek ve sonunda iflas etmek tehlikesi söz konusudur.
İnsana verilen maddî ve manevî cihazların herbirinin kâr ve zarar alanları vardır.
Kalbin iştiyakı inanmak ve yaratanı sevmektir; düşmanı ise küfürdür, şirktir.
Aklın hedefi ilim tahsil etmek, marifet sahasında ilerlemektir; düşmanı ise cehalettir, yanlış düşüncelerdir.
Bu dünya hayatı, insandaki bu iki temel kuvvenin doğru ve yanlış kullanımlarıyla adeta kaynaşmaktadır.
Bu önemli sermayeyi yerinde kullananlar, iman ve fazilete talip olur, cennete iştiyak duyarlar.
Karşı cephede ise, küfür vardır, ahlâk çöküntüsü vardır; bilerek veya bilmeyerek cehenneme doğru yol alma vardır.
Yorumlar
Müslüman birisine kuvve-i gadabiyemiz nasıl işler ? aynı dine mensub olan bir kimseden gelecek bir zararı insanı yönünlemi yoksa müslüman yönüylemi karşılık vermek gerekiyor? bu bunun sınırı varmıdır?
Müslüman birisine İslam çerçevesinde karşılık vermek gerekiyor. Mümin kardeşimize karşı affedici, hoşgörülü ve merhametli olmamız icap eder.
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir." Maide, 54