LEZZET-İ MUKADDESE
“Her cemâl ve kemâl sahibi kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek ister.” Sözler
Çoğu zaman şöyle bir soruya muhatap oluyoruz:
Cenâb-ı Hakk, cemâl ve kemâlini göstermeye muhtaç olmadığı hâlde bu âlemi niçin yarattı?
Bu soruya önce kısa yoldan şöyle bir cevap veriyoruz: Allah’ın bu âlemi yaratmaya ihtiyacı olmadığı gibi, yaratmamaya da ihtiyacı yok. Bu iki şıktan birinciyi tercih etmiş olması O’nun rahmetine daha uygun düşmüyor mu?
Sonra asıl cevaba geçiyoruz:
Allah, zâtı itibariyle hiçbir şeye muhtaç değildir. Mahlukatı yaratması yahut yaratmaması, insanların iman etmeleri veya küfürde kalmaları O’nun zâtı için hiç fark etmez. Ancak, Allah’ın kutsî isimleri ve sıfatları için durum biraz farklıdır. Meselâ, Rezzâk ismi için "tecelli etmekle etmemenin eşit olduğunu" söyleyemiyoruz.
“… Rezzâk ismi rızık vermek iktiza eder, Lâtîf ismi lütfetmek istilzam eder. Ve hâkezâ, bütün esmânın birer birer muktezası vardır.” Mektûbat
Allah, zâtı itibariyle, meselâ, Rezzak ismini tecelli ettirmeye muhtaç değildir, ama bu ilâhî isim de tecelli etmek ister. Bu ise ancak rızkların ve onlara muhtaç canlıların yaratılmasıyla tahakkuk edebilir. Bunun bir ihtiyaç olarak düşünülmesi son derece yanlıştır.
Bazı âlimlerimiz, ‘Rahmetim gazabımı geçti.’ hadis-i kutsîsine şöyle bir mâna da veriyorlar:
“Cenab-ı Hak esmâsını tecelli ettirmeyebilirdi.. Ancak, rahmeti gazabını geçtiği için, esmâsını tecellisiz bırakmadı. O esmânın tecelli etmesiyle de onların mazharları, yokluk karanlığında kalmaktan kurtulup varlık âlemine çıktılar.”