"Madem her insan cüziyetten ve süfliyetten tecerrüd edip en yüksek bir makam-ı külliye çıkamıyor, o Hâkimin külli hitabına bizzat muhatap olamıyor; elbette, o insanlar içinde bazı efrad-ı mahsusa, o vazife ile muvazzaf olacak." cümlesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanların büyük çoğunluğu ya ulvi hakikatlerden uzak kalarak dünyanın süfli işleriyle meşgul olmakta yahut sadece kendi menfaati ve rahatı için çalışmakla cüziyette kalmakta, külli bir himmet ve gayretten uzak bulunmaktadır.

Her insanın fıtratında cüziyetten ve süfliyetten sıyrılıp, külli makamlara terakki etme istidadı vardır. Fakat, maalesef insanların çoğu iradelerini yanlış yolda kullanarak o azim istidadı zayi ediyorlar.

Ebedî cennetin de ebedî cehennemin de çekirdeği insanın istidadıdır. İnsanların istidat çekirdeğinin ağaç haline gelesi için onlara rehber olabilecek mümtaz şahsiyetler gerekmektedir. Bunlar da başta peygamberler (as.) ve onların varisi olan büyük âlim ve mürşitlerdir. Bu zatlar ilahi emirlerin insanlara ulaştırılmasında ve onların rıza dairesinde bir ömür sürmelerinde rehberlik ederler.

İşte bu rehber şahsiyetler içerisinde Peygamber Efendimizin (asm) hususî bir yeri vardır ve Üstadımızın ifadesiyle;

"...şu kâinat Sâniinin makasıdını en mükemmel bir surette bildiren ve şu kâinat tılsımını keşfeden ve hilkatin muammasını açan ve rububiyetin mehasin-i saltanatına en mükemmel tarzda dellâllık eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır." (Sözler, Otuz Birinci Söz, İkinci Esas.)

İşte onun bu manevi kemalidir ki, bütün âlemlerin Rabbi, ona bütün sema tabakalarındaki rububiyet icraatlarını mi’rac ile fiilen göstermiş ve kendisini “rububiyetin mehasin-i saltanatına en mükemmel” dellâl ve bütün insanları ubudiyet görevine çağıran en mükemmel rehber yapmıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...