"Mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belasını çekiyorsunuz. Çünkü hakiki bir rahatı, o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakiki mahbub olan Kadir-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, daima elem çekiyorsunuz." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Çünkü Cenâb-ı Hakka ait muhabbeti nefsinize verdiniz; mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belasını çekiyorsunuz. Çünkü hakik bir rahatı, o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakiki mahbub olan Kadir-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, daima elem çekiyorsunuz." (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf.)
İnsan, çok kıymet verdiği bir şeyin ihtiyaçlarını karşılamaktan ve onu korumaktan aciz ise, bundan büyük bir elem duyar.
İnsanın en kıymet verdiği ve üzerine titrediği şey ise kendi nefsidir; o nefsin çok ihtiyaçları ve tehlikeleri bulunuyor. Mesela, güzel bir evde yaşamak bir ihtiyaç iken, bedenini çeşitli hastalıklardan koruyamamak bir tehlikedir. Bu durumda, nefsin binlerce ihtiyacını karşılamak ve onu binlerce tehlikelerden korumak insan kudretini aşan bir durumdur.
İnsanlardan gelecek muhtemel zararları yahut tabiat hadiselerinin eliyle uğranılacak musibet ve felaketleri sürekli düşünen ve korkan insan, büyük bir belaya düşmüş demektir.
Her konuda olduğu gibi burada da temel prensip "Vazifeni yap, vazife-i İlâhiyeye karışma." düsturudur. Biz menfaatleri celbetmekte olduğu gibi zararları def’ etmekte de sadece kendi irademiz dâhilinde olan tedbirleri almakla mükellefiz. İlahi rahmete mazhar olmak ve yine ilahi azabtan kurtulmak için neler yapmamız gerekiyorsa bunları düşünmeli ve yerine getirmeliyiz. Bundan sonraki safhada bize düşen tek vazife "Kaderin her şeyi güzeldir." deyip, her türlü neticeyi rıza ve memnuniyetle karşılamaktır.
Zelzeleden korkmak yerine arzın Rabbinden korkmak, fırtınadan korkmak yerine hava unsurunun sahip ve malikinden korkmak ve ona isyandan uzak durmak gerekir.
Keza, ölümden korkmak yerine Mümit olan Allah’tan korkmalı, emirlerine dikkatle uyup, yasaklarından hassasiyetle kaçınmalıyız.
Madem perestiş derecesinde kıymet verdiği nefsini koruması ve ihtiyaçlarını karşılaması insan için mümkün değil. O zaman nefsi koruyup nefsin bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek Allah’a dayanması, ona teslim olması ve ona tevekkül etmesi gerekiyor. Yani insan, böyle bir nefsin bütün ihtiyaçlarını karşılayan ya da karşılayabilecek olan Allah’a tevekkül etmeli ki rahata ersin...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü