"Mana-yı harfi" ve "mana-yı ismi" kavramlarının Arapça dilbilgisinde olmadığı söyleniyor. Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Mana-yı harfi: Mahlukata ve bütün kâinata Allah hesabına ve Allah’ın sanatı ve eseri nazarı ile bakmaktır. Yani kendi başına bir mana ifade etmez; ancak başkasına işaret ederse anlam kazanır manasınadır. Bir elmada kendi nefsine bakan bir yön varsa, mucidi ve sanatkârı olan Allah’a bakan yüzlerce yönü vardır. İşte burada sanatkara ve mucide bakan yüzlerce yöne mana-yı harfi denilmiştir.

Mana-yı ismi: Mahlukata ve kâinata Allah namına ve Allah’ın sanat ve eseri olarak bakmamak demektir. Yani mahlukat ve kâinata kendi namına bakıp, sanatkâr ile olan ilişkisini koparmak manasınadır. Elmayı Allah’ın sanatı olarak değil, sadece nefsine bakan yönü ile değerlendirip, Allah’a bakan binlerce nispeti ve işareti kesmektir.

Bu iki terimin asıl manası bu cihetleridir. Yoksa kalıp ve şeklinin ne olduğunun o kadar da bir önemi yoktur. Her âlimin bu kabilden kendi içtihadı ile ortaya çıkarttığı terimler vardır. Mana-yı harfi ve mana-yı ismi terimlerine, Risale-i Nurların keşfettiği yeni ve taze terimler nazarı ile bakabiliriz.

Nahiv âlimleri kelimeyi üçe ayırırlar:

Fiil: Hadiseye veya zamana delalet eden kelimelerdir.

İsim: Zaman kaydına girmeksizin, bir manaya tek başına işaret eden kelimelerdir.

Harf: Kendi başına bir manası olmayıp; ancak isim ve fiil gibi manalı kelimelerin manalarını göstermeye vasıta olan karakterlerdir. Yani harf, başkasının manasına hizmetkârdır; bizzat tek başına bir manası yoktur.

Şimdi bir örnek ile bu tarifleri anlamaya çalışalım:

"Ankara’dan İstanbul’a geldim.” cümlesinde üç kelime gözümüze çarpmaktadır. Bunlardan “Ankara” ve “İstanbul” kelimeleri, bir zamana tabi olmadan, kendi başına manaları bulunan kelimelerdir ki, bunlara “isim” diyoruz.

“Geldim” tabiri ise fiil olup, bir zaman kaydına girerek (geçmiş zaman), kendi başına bir manayı kendinde taşıyan bir kelimedir. Bu iki kelime sınıfının ortak yanları, bir manalarının oluşudur.

“Dan” ve “a” ekleri ise, bir manaya sahip değillerdir. Ancak “dan” eki, Ankara ismine eklenince, “gelme” fiilinin başlangıç noktasını; “a” eki de “İstanbul” kelimesine eklenince, aynı fiilin bitiş noktasını gösterir.

Yaptığımız bu izah neticesinde anlaşılmaktadır ki: “dan” ve “a” ekleri, “Ankara” ve “İstanbul” kelimelerine eklenince bunlara yeni manalar kazandırırlar. Ama bu eklerin, aynı kelimelerle olan bağlantıları kesilince, herhangi bir mana ifade etmeyecekleri gayet açıktır. Demek “dan” ve “a” ekleri, diğer iki kelimenin yeni manalarının anlaşılmasına hizmet eden alet ve vasıtalardır. İşte bu iki ek “harf” denen sınıftandır. (“dan”: Mef’ulun minh / ayrılma yeri; “a”: Mef’ulun ileyh / yaklaşma yeri)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

taner_tonkur

ALLAH C.C. razı olsun. "mânâ-yı ismî ile mânâ-yı harfînin bahsi ise, ilm-i nahvin umum kitapları başlarında o mesele izah edildiği gibi ilmi " ifadesi geçmektedir risalelerde. Demek ki, sizin yukarıda anlattığınız şeklilde geçmekteymiş.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...