"Meselâ bu şey (hıfz veya nur veya vücut veya rızık gibi) bir cihette buna dayanır, bu da ötekine,.. Gitgide, herhalde nihayetsiz olamaz, bir nihayeti bulunacak. İşte, bütün böyle silsilelerin müntehâları, elbette sırr-ı kayyûmiyettir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Meselâ bu şey (hıfz veya nur veya vücut veya rızık gibi) bir cihette buna dayanır, bu da ötekine, o da ona... Git gide, herhalde nihayetsiz olamaz, bir nihayeti bulunacak."
"İşte, bütün böyle silsilelerin müntehâları, elbette sırr-ı kayyûmiyettir. Sırr-ı kayyûmiyet anlaşıldıktan sonra, o mevhum silsilelerde birbirine dayanmak rabıtası ve mânâsı kalmaz, kalkar; herşey doğrudan doğruya sırr-ı kayyûmiyete bakar."(1)
Şu görünen alemde İlâhî kudret sebepler vasıtası ile icraat yapıyor, her neticeyi bir sebebe bağlamış. Bu yüzden, kâinatta sebepler bir sünnetullah ve adetullah nevinden sabit ve daimi olduğu için, insanlar bu hususta büyük bir gaflete düşerek müsebbebi yani neticeyi sebeplerden bilmeye başlıyorlar. Felsefede buna determinizm deniliyor. Zaten determinist olan tabiat felsefesini aldatan da bu kanunların ve sebeplerin istikrar ve devamlılığıdır.
Hâlbuki ağaç elmanın, arı balın ve inek sütün yaratıcısı olamaz. Zira sebepler aciz, şuursuz, kör ve sağırdır. Sebepler sadece İlâhî isimlerin tecellisine birer perdedir. Bal gibi muazzam bir gıdanın arı gibi akılsız, şuursuz ve aciz bir hayvandan bilinmesi, süt gibi mugaddi ve harika bir besinin inek gibi şuursuz bir hayvana verilmesi aklen mümkün değildir.
Kayyumiyet; kâinatta olan biten her şeyin bizzat İlâhî kudret tarafından yaratılması; O’nun irade ve ilmi ile her şeyin devam etmesidir.
Kayyumiyeti ispat etmek iki şekilde yapılıyor:
Birincisi, “Bu şey buna dayanır, bu da ötekine, o da ona, o da ona... gitgide herhalde bu sebepler zinciri sonsuza dek gidemez, bu sebepler zincirinin mutlaka bir sonu bulunacak” denilerek, en sonunda varlığı kendinden olan ve başka bir sebebe dayanmayan Allah’a ulaşılır. Buna teselsül delili deniliyor. (Bir önceki sorunun cevabına bakılabilir.)
Nur Külliyatı’nda, iman hakikatlerine ait deliller, devir-teselsül meselesine girilmeksizin hem aklı hem kalbi tatmin edecek şekilde izah ve isbat edilmişlerdir.
İkincisi; her bir şey üstünde İlâhî sanatları, silinmez mühürleri, taklit edilmez turraları gösterip, bu harika eserleri aciz, şuursuz ve sağır sebeplerin yapmasının mümkün olmadığını anlayıp, Allah’a vermektir.
Mesela, sinek öyle mucizevi bir eserdir ki, kâinattaki bütün sebepler bir araya gelseler, onun bir kanadını dahi yapamazlar. Sineği yaratabilmek için bütün sebeplere hükmetmek lazımdır. Bu da ancak sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve nihayetsiz bir kudret tarafından yapılabilir.
(1) bk. Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Altıncı Nükte.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Muhalin isbatını yaparmısınız. Artık mesele Allah olunca en ufak ayrıntısına kadar soruyorlar ağır geliyor insanlara. Mesela bu şey neyin üzerinde duruyor diye sonsuz bir devir yapsak bu devrin muhal olduğunun etraflıca isbatı nedir ?