Mezhepler arasındaki farkın teferruatta olmasını, Üstad'ın cumaları bazen Hanifiyi taklit ederek kılması ile birlikte değerlendirir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Cuma namazı veya bunun gibi konularda, esas ile teferruatının ne olduğunu, ancak Kur'an ve sünnet belirler. Manası, yoruma kapalı olacak kadar açık olan her mesele esastandır. Manası muhkem olmayıp, yoruma açık olan her konu teferruattandır. Bu açıklığı yine Kur'an ve sünnet kasıtlı olarak bırakmıştır. Bu yüzden burada sorumlu alimler değil, Allah ve Resulüdür.
İslam alimleri, manası çok açık ve net olan bütün meselelerde zaten ittifak etmişlerdir. Burada şayet yoruma gitse, sapkınlar sınıfından olur. Nitekim tarihte, ulema-i su diye bilinen bir çok sapkın alimler bu noktada dalalete düşmüşlerdir.
Cuma namazının, Kur'an içinde varlığı ve farz oluşu, muhkem ve esasattandır. Bu hususta hiçbir alim ihtilafa düşemez ve düşmemiştir. Ama Cuma namazının şartları ve sıhhati hakkında, İslam alimleri ihtilaf etmişlerdir. Demek bu ihtilaf edilen hususlar, muhkem sınıfından değil teferruat sınıfındandır. Zira muhkem konularda ihtilaf caiz değildir. Özet olarak, konunun muhkem ve büyük olmasını tayin eden, Allah ve Resulüdür.
Cuma namazının kendisi ile sıhhat ve kabul şartları arasında büyük farklar vardır. Tıpkı namaz ile namazın içindeki rükünlerinin durumu gibi. Namaz ve abdest hususunda her alim ittifak ederken, vacip ve sünnetlerinde hatta bazen farzlarında ihtilafa düşebiliyorlar.
Üstad, sadece cuma sevabından mahrum kalmamak için ya da sünnet olması için Hanefi mezhebine ittiba etmiştir. Yoksa Şafi mezhebinin yolunu kesmek için değildir. Üstad, Risale-i Nur'un çok yerlerinde ameli konuları, dört mezhebe havale etmiştir. Bu dört mezhepten birisinin lehine veya aleyhine söz söylememiştir. Hatta bir çok yerde Şafi olduğunu da ifade etmektedir.
"Elcevap: Ben, çok kusurları kabul ile beraber derim: Bu iki meselede büyük mâzeretlerim var."
"Evvelâ: Ben Şâfiîyim. Şâfiî Mezhebinde Cumanın bir şartı, kırk adam imam arkasında Fatiha okumaktır. Daha başka şartlar da var. Onun için burada bana Cuma farz değil. Ben, mezheb-i Âzamîyi takliden, bazan sünnet olarak kılıyordum."(1)
Üstad'ın bu ibareleri meseleyi çok açık bir şekilde izah ediyor zaten. Üstad burada iki mezhep arasındaki dayanışma ve yardımlaşmaya işaret ediyor. Yoksa birisini kabul ederken diğerini reddetme manası yoktur.
(1) bk. Emirdağ Lâhikası-I, (24. Mektup)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü