"Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular." Her kavga, her savaşın altında fikir olarak yenilenlerin; fikir olarak galip gelenlere kılıç kaldırması mı vardır? Ya da her tartışmanın kavgaya dönüşmesi de böyle midir?
Değerli Kardeşimiz;
Ekseriyetle fikren mağlup olanlar çareyi kaba kuvvete başvurmakta görürler. Tarihte bunun çok misallleri var. Müşrikler, Peygamber Efendimize (asm) karşı söyleyeceği bir sözleri olmadığı, için kaba kuvvete müracaat etmişlerdir. Kur’an, açık bir dille ayetlerin bir benzerini getirmeleri durumunda davasından vazgeçeceğini şöyle ifade ediyor:
"Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’ın Allah’ın sözü olduğu hakkında şüpheniz varsa, haydi onun surelerinden birine benzer bir sure meydana getirin ve Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, iddianızda tutarlı iseniz." (Bakara, 2/23)
Şayet o dönemin meşhur ve kabiliyetli Arap şairleri, Kur’an surelerinin bir benzerlerini yapmaları mümkün olmuş olsa idi, o yolla Kur’an’a meydan okur, kaba kuvvete müracaat etmek zorunda kalmazlardı. Çünkü kaba kuvvet çok zararlı ve riskli bir yoldur, nitekim yine zararlı onlar çıktı.
Halbuki surenin bir benzerini yapmak hem zararsız hem tehlikesiz hem de onların iyi bildiği bir yoldu. Demek bu yolun mümkün olmadığını gördükleri için kaba kuvvete yöneldiler. Yani surelerin taklidi mümkün olmayan bir mûcize olduğunu gördükleri için, daha uzun ve daha tehlikeli olan savaş yolunu seçmişlerdir.
Pedagojik olarak da haklı adam, sakin, sabırlı ve mülayim olurken, haksız adam asabi, gürültücü ve kavgacı olur. Haksız adam haklı adamı alt etmek için fikrini değil, kaba kuvvetini ve cazgırlığını kullanmaya çalışır. Ekseriyetle bu böyledir...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Her kavgayı bu konuya örnek göstermemiz elbette mümkün değil. Yani kavgayı çıkaran daima haksız demek elbette mümkün değildir. Ama genelde kavgayı haksızlar çıkarır denilebilir.
Konuyla ilgili şöyle bir şey soruluyor, kuranin lafzinin daha iyisi mümkün müdür? Yani bizim için değil ama bundan iyisinin getirilmesi muhal midir? Yoksa muhal Midir?
Kur’an Allah’ın kelamı olduğu için en azami ve en üst seviyeden hitap etmiştir. Bu açıdan daha üstünü daha ahseni yoktur. Yani Kur’an en yüksek makamda ve en yüce mertebededir.
'Daire-i imkânda daha ahsen yoktur.' ifadesi Kur’an içinde geçerlidir. Daha iyisi varken onun bir altını tercih etmek Kur’an’ın yüce ve azami mertebesi ile uygun düşmez. Yani kâinatta bulunan her şey en güzel şekliyle yaratılmıştır. Bundan daha güzeli düşünülemez. Daha güzeli imkan dairesinde yoktur bu Kur’an içinde geçerlidir.
İKİNCİ CÜZ VE TETİMME-İ TARİF:
Kur'ân Arş-ı Âzamdan, İsm-i Âzamdan, her ismin mertebe-i âzamından geldiği için, On İkinci Söz'de beyan ve isbat edildiği gibi, Kur'ân,
• bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah'ın kelâmıdır;
• hem bütün mevcudatın İlâhı unvanıyla Allah'ın fermanıdır;
• hem bütün semavat ve arzın Hâlıkı namına bir hitaptır;
• hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir;
• hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir;
• hem rahmet-i vâsia-i muhîta nokta-i nazarında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmâniyedir;
• hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazen şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır;
• hem İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir.
Kur'ân Arş-ı zamdan, İsm-i zamdan, her ismin mertebe-i âzamından geldiği için daha ahseni daha ehveni daha iyisi ve daha mükemmeli söz konusu değildir.