"Mu'ciznümâ zatın birer sikkesi, birer hâtemi, birer nişanı, birer turrası hükmünde, lisan-ı hal ile her birisi der: 'Ben kimin sanatıyım; bulunduğum sandıklar ve dükkânlar da onun mülküdür.'" sikke, hâtem, nişan ve turra tabirlerini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Osmanlı liralarında sikke, paranın basıldığı yerin yazıldığı yüz, Turra (tuğra) ise, padişahın isminin bulunduğu yüzdür.
Her bir ilahi sanat, mesela Yirmi Dokuzuncu Pencereye konu olan "sarı çiçek" kâinat tezgâhında dokunması cihetiyle Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren bir sikke olduğu gibi, üzerinde Cenab-ı Hakk’ın Halık, Rab, Müzeyyin gibi çok esmasını okutturması cihetiyle de bir turradır. O çiçeğin yazıldığı mekân bir mektup olarak düşünüldüğünde o çiçek, mektubun sonuna vurulan hâtem (mühür) gibi olur; “bu çiçek kimin ise bu mekân da onundur” manasını ifade eder. Yine o çiçek, Allah’ın varlığını bildiren bir nişan gibidir.
"Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir, sikkeleridir."
"Şu mühür tahayyülünden sonra, şöyle bir tasavvur geldi ki: Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub, o mühür, o mektubun sahibini gösterir; öyle de şu çiçek, bir mühr-ü Rahmânîdir. Şu enva-ı nakışlarla ve manidar nebatat satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi bu çiçek saniinin mektubudur."(1)
1) bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Yirmi Dokuzuncu Pencere.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü