"Musibette herkesin hakkı, kendinden musibet noktasında daha yukarı olanlara bakmaktır ki, şükretsin." Sıkıntılı durumlardan kurtulmak için yaptığımız çabalar veya imdat çağrılarımız veya sıkıntının şiddetinden ağlamalar, eninler şükürsüzlük müdür?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Şükür nimete, sabır ise musibete olur. Bu yüzden şükür, sabırdan üstündür. İnsanın musibet içinde şükür sahibi olması daha yüksek bir makamdır. Zira bu halde hem sabır hem de daha ilerisi olan şükür manası vardır. Sızlanmak sabırsızlıktır.

Ayrıca insan aciz ve tahammülsüz bir varlık olduğu için, şikâyet ve sızlanmaktan kendini kurtaramaz. Bu sebeple insana “şikâyet etme, sızlanma” demek yerine, Allah’ı aciz kullara şikâyet manasına gelen isyan yerine, derdini ve halini Allah’a şikâyet et denilmelidir. O zaman hem dert ve musibetler merciine şikâyet edilmiş hem de sızlanma ve şikâyet ihtiyacı meşru bir şekilde tatmin edilmiş olur. Bu insanlar için temel bir ölçüdür. Nitekim,

"Ben derdimi de üzüntümü de ancak Allah'a şikâyet ederim, dedi." (Yusuf, 12/86.) âyeti, bize bu hususta güzel bir misaldir.

Allah tarafından verilen ve çok hikmetlerle bezenen musibetlere karşı, insanın sabırlı olması gerekir. Allah insana yüklenemeyeceği hiçbir musibet vermez. Şayet bir insan musibetin sıkıntısını ve elemini çekemiyor ve takat getiremiyorsa o zaman; "Ya Rabbi! Ben bu musibeti kaldıramıyorum, onun elemine dayanamıyorum. Bu musibeti ya kaldır ya da hafiflettir" demeli, O’na sığınıp, niyazda bulunmalıdır. Yani musibeti Allah’a şikâyet etmelidir."

İmanın nihayetsiz dereceleri olduğu gibi, sabrın da nihayetsiz dereceleri ve makamları vardır. Maruz kaldığımız musibet ve belalar ne kadar ağır ve zor da olsa isyan ve şikâyetin insana ne maddî ne de manevî hiçbir faydası bulunmuyor. Aksine isyan musibeti ikileştiriyor, daha da ziyadeleştiriyor.

Kişinin derdini ve sıkıntısını şikâyet etmeden birileri ile paylaşması sabra muhalif olmaz. Zira Allah devayı sebepler eli ile gönderiyor. Eğer insan, bütünü ile sebeplerden yüz çevirirse, adetullaha muhalefet etmiş olur. Kişinin herhangi bir hastalığı olduğu halde, sabra muhalif olur zannı ile doktora gitmemesi sabır değil, kendisine eziyettir.

Musibetlerin verilmesinin hikmeti insanın metanet kazanıp kemale ermesidir. İnsan musibete karşı sabrederse, kemal bulup olgunlaşır. Böylece Allah’ın isim ve sıfatlarına mazhariyet noktasında sağlam bir zemin ve semeredar bir tarla, mütefekkir ve hikmet sahibi bir okuyucu olur. Eğer musibet karşısında isyan edip sürekli şikâyet ederse, o zaman musibetin maksadı tahakkuk etmediği gibi, bir de isyan günahını beline yüklenir. Yani insan musibet karşısındaki isyanı ve şikâyeti ile hem dünyada hem de ahirette büyük bir zarara uğrar.

"Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf ediyor." Allah, kuluna hastalıklar ve musibetler veriyor ki, kul aciz olduğunu idrak etsin, dünyanın rahat yeri olmadığını anlasın, dua ve niyazla kendisine sığınsın, günahları dökülsün, daha ziyade ahiretine çalışsın, kabre tertemiz girsin ve ebedî saadeti kazansın.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.978
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...