Mu’tezile mezhebi İslam âleminde çok mu müessir olmuş? Üstad Hazretleri bu mezhebten çok yerde bahsediyor. Günümüzde tesiri var mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Mutezile, itikadî ve fikrî bir mezhep olup, ilk olarak tabiîn döneminde ortaya çıkmıştır. Kelam ilminde Ehl-i sünnetin en büyük rakibi Mutezile mezhebidir. Mu’tezile mezhebinin menbaı Yunan felsefesidir. Mu’tezile menşe’ ve usul olarak felsefî bir cereyandır, denilebilir. Hatta günümüzün ifadesi ile rasyonalist bir ekoldür.
Tabiînin büyüklerinden, Hasan-ı Basrî Hazretleri’nin, Vasıl İbn-i Ata (H.80/M.699) isimli bir talebesi vardı. Bir gün Hasan-ı Basrî Hazretleri’nin huzuruna gelen bir zat, Haricîleri kastederek, “Zamanımızda bir cemaat ortaya çıktı ki, onlar günah-ı kebairi işleyenlere kâfir hükmü veriyorlar. Bu hususta kanaatiniz nedir?” diye sorduğunda, Hasan-ı Basrî Hazretleri daha cevap vermeden, Vasıl İbn-i Atâ şöyle cevap verir; “Bana göre günah-ı kebâiri işleyen ne mü’mindir, ne de kâfirdir. Çünkü mü’min olsa günah-ı kebâir işlemez. İman hakikatlerine inanan kimseye de kâfir denilmez.” Bunun üzerine, Hasan-ı Basrî Hazretleri, “Bu bizim itikadımızdan i’tizal etti (ayrıldı),” buyurdular. Bu hâdiseden sonra, Vasıl İbn-i Atâ’nın fikrinde olanlara, i’tizal edenler mânasına gelen Mu’tezile lakâbı verildi.
Vasıl b.Ata’nın; “Büyük günah işleyen ne mü’mindir, ne de kâfirdir, o ancak fasıktır” demesine mukabil Haricîler, bilhassa onun Ezarika kolundan olanlar daha da ileri giderek büyük günah işleyen mü’minleri tekfirle itham etmektedirler.
Bu fırkanın Ehl-i Sünnet inancından ayrıldıkları hususlar:
1- Cenab- Hakk’ın sıfatlarını kabul etmezler.
2- Kaderi inkâr ile küfür, şer, zulüm ve sair isyanları Rabb-i Celil’in takdir buyurmadığını ve yaratmadığını iddia ederek, “Kul fiilinin hâlıkıdır (yaratıcısıdır),” derler.
3- Küfür ile iman ortasında üçüncü bir mertebenin daha bulunduğuna inanırlar. Onlara göre, büyük günahları işleyen bir kimse, iman ile küfür arasında kalır, ne mü’min, ne de kâfir olur.
4- Cemel ve Sıffîn muharebelerinde iki taraftan birinin mutlaka haksız olduğunu ve tâyin etmemekle birlikte bu haksız tarafın fâsık olduğunu ileri sürerler.
5- Bu mezhebin mensupları aklı esas kabul ederler. Akıllarının almadığı sahih hadisleri inkârda bir sakınca görmezler. (Zehebî, Muhammed Hüseyn, Et-Tefsir vel- Müfessirun, Daru İhyait- Türasil- Arabi, Beyrut, ts, I, 373)
6- Rü’yetullahı reddederler.
7- Kur’an mahlûktur" derler.
8 - Kaderi inkâr ederler.
9- Allah, (hâşâ) beşer ve hayvanların fiillerinin Halıkı değildir" derler. (Bağdadî, Hatib, El-Fark beynel- Fırak, Mektebetu Darut- Türas, Kahire, s. 114-115)
Mutezile, aklı vahyin önüne geçiren, vahyi akla tâbi kılan bir mezhebtir. Vahiy ile akıl tearuz ederse, vahiy akla göre te’vil ve tabir edilir, görüşünü savunurlar. İmana ve İslam’a dair bütün meseleleri akıl ile halletmeye çalışmışlar. İslam âleminde içtimaî, siyasî ve itikadî bakımdan birçok menfi izler bırakmışlardır.
Ehl-i sünnet fırka-i azimesi bu bid’at fırkasının menfi tahribatlarını tamir etmek için kelam ilmini tedvin etmiştir. Öyle ki Ehl-i sünnetin en büyük imamlarından olan İmam-ı Eş’arî bile kırk yıl Mu’tezile mezhebine mensup olarak yaşamıştır. Daha sonra hocası Vasıl bin Atâ ile girdiği münazara neticesinde bu mezhebin yanlış ve batıl olduğunu idrak edip Ehl-i sünnet tarafına geçerek Eş’arî mezhebini kurmuştur. Bu hâdise bile Mu’tezilenin İslam âleminde ne kadar tesirli ve tahribkâr olduğunu gösterir.
Mu’tezile mezhebi, Emeviler döneminde fikrî bir hareket olarak kendini göstermiş, Abbasîler döneminde ise, devletin resmî mezhebi haline gelmiştir. "Kur’ân mahlûktur" iddialarını reddedenlere çeşitli eza ve cefalar etmişlerdir. Ahmed b. Hanbel on sekiz ay hapis yatmış, Yusuf b. Yahya, Nuaym b. Hammad, Ahmed b. Nasr gibi bazı zatlar işkence neticesi vefat etmişlerdir.
Bid’at fırkaları içinde Ehl-i sünnete karşı ilmî rakip Mu’tezile mezhebidir. Bu sebeple kelam kitaplarında muhatap olarak bu mezhep nazara alınır. Gerçi şu anda bu mezhebi sistematik bir şekilde savunan bir cemaat ya da ekol yoktur. Lakin onların bazı yanlış ve batıl fikirleri halen farklı elbiseler ve üsluplar ile toplum içinde geziyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Mutezile mezhebi temel olarak rasyonalizm akımıyla gelişmiş olan ve aklı esas alan itikadi ve fikri bir mezheptir akım.
İmam eş'ari hazretleri ile mutezile akımı içerisinde doğmuş büyümüş gelişmiş ve daha sonra mutezilenin yanlış olduğunu görerek onlardan ayrılmıştır.
şu anda şafi Hanbeli maliki ameli mezheplerinin itikatta bağlı olmuş oldukları mezhep ise İmam eşarinin mezhebidir itikatta.
Amelde Hanefi mezhebi ise itikatta imam maturidiye tabidir.
Birde cebriye mezhebi var bu da başka bir mezheptir.
bunları da ayrı kısaca şöyle bir şey söyleyebilirim cebriye mezhebi her şey Allah'tandır iyide kötüde sevap günah da . .
Mutezile ise her şey sendendir iyiliğinde günahında . .
Biz ehli sünnet ise sevapların Allah'ın sana ihsanıdır senin iraden ve Allah'ın iradesinin senin üzerinde tecelli etmesi ile . .
Günahların ise senin iraden ve nefsinin arzusu ile bu fiili işlemen neticesidir.
Günahı arzu eden sensin bu sebeple mesuliyet de sana aittir. ama sevabı da arzu eden niyet eden sensin cenabı hak da burada sana bunu İhsan etmesi sebebiyle sen de buradan mukafet alırsın.
biz ehli sünnet mezhebinde sadece ne akıl esaslar ne de sadece nakil esastır akıl ve kalp bütünlüğü bizde esas olandır