"Nasıl ki bir kitap, eğer yazma ve mektup olsa, onun yazmasına bir kalem kâfidir. Eğer basma ve matbu olsa, o kitabın hurufatı adedince kalemler, yani demir harfler lazımdır; ta o kitap tabedilip vücut bulsun." Kâtip ve matbaa misalini açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
İnternet hizmetleri henüz devreye girmeden, kitap basımı matbaalarda yapılırdı. Kurşundan yapılmış harfler, mürettipler tarafından dizilerek yazının kurşundan kalıbı ortaya çıkarılır; sonra bu kalıp iyice sıkıştırıldıktan sonra üzerinden mürekkepli silindirler geçirilerek boyanır, bir sonraki safhada da bu kalıp üzerinden kâğıt geçirilir ve yazılar kâğıda nakledilirdi.
Bir cümlenin bir kâtip tarafından yazıldığı kabul edildiğinde, ne matbaaya gerek vardır ne de kurşun kalıplara. O cümle kâtibin zihninde şekillenir ve daha sonra yazı halinde kâğıda dökülür. O yazıda kullanılan kalem ve mürekkep kâtibin emriyle iş görürler ve yazı gayet kolayca ortaya çıkar.
Kâtibin varlığı kabul edilmediği takdirde, yazıdaki her harf için bir demir kalıp gerektiği gibi, o harflerin bir araya getirilerek manalı bir cümle olması için de bir ilme ihtiyaç vardır. Kâtip kabul edilmeyince, bu ilim ya matbaaya verilecektir yahut mürekkebe.
Bu âlemde, ilahi ilimle dokunmuş ve kudret kalemiyle yazılmış her bir mahlukun varlığı, Allah’a isnad edilmediği takdirde, bir çiçeğin veya bir böceğin meydana gelmesi için onda vazife yapan her bir hücreye bir kalıp gerekir ve atomları o kalıplara hikmetle yerleştirmek için de ilim ve kudret lazımdır.
Tabiatçılara göre her şey tabiat matbaasından tabiî olarak çıkmaktadır. Materyalistlere göre ise her şeyi madde yapmaktadır. Yani birincilere göre kitabı yazan matbaadır, ikincilere göre ise mürekkep.
Her iki fikrin de akıldan çok uzak olduğu açıktır. Ancak, bu kişiler kendilerini aldatma yolunu tuttuklarından aklın kabul edemeyeceği birçok batıl yola girmişlerdir.
Bütün bu küfür cereyanlarının temelinde yatan iki temel unsur vardır:
Birisi, Allah’ın sonsuz kudretini ve o kudretle icra edilen sonsuz faaliyetleri sınırlı akıllarına sığıştıramamak; diğeri ise, iman etmenin ibadeti de beraberinde getireceğini bilmeleri sebebiyle isyankâr nefislerin imana yanaşmamaları…Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü