Nerde eski kahraman Nur talebeleri; neden çok okunmasına rağmen bazı konularda yeterli olunamıyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu benlik ve enaniyet hastalığı, sadece Nur Talebelerinin değil; bu asrın ve her insanın bir vebasıdır. Nur talebeleri bu asır ve bu asır insanlarından kendisini izole edemeyeceğine göre, elbette Nur Talebelerine de sirayet edebiliyor.

Birkaç Nur talebesinde görünen benlik hastalığını, umum Nur talebelerine teşmil etmek, sağlıklı bir bakış açısı olmadığı gibi, bir Nur talebesinin bazı anlarını, bütün anlarına teşmil etmek de aynı şekilde sağlıklı bir gözlem değildir. Zira insan sürekli nefis ve hevası ile mücadele halindedir, bu mücadele esnasında bazen galip, bazen mağlup olunabilir; biz mağlup bir anı alıp, genellemeye gidemeyiz.

Benlik ve enaniyet, Risale-i Nur mesleğinden değil, bu asrın yapısından gelen bir durumdur. Bu asırda inkarcı felsefe her insanın dem ve damarlarına direkt ya da dolaylı olarak bulaştığı için, benlik hissini menfi bir şekilde azdırmıştır. Risale-i Nurlar ise; bu hastalığın bir ilacı, bir tedavisidir.

Enaniyet ve benlik hastalığını teşvik eden unsurlar, Risale-i Nurları teşvik eden unsurlardan çok daha fazla ve kuvvetlidir. Risale-i Nurların mesleği tamir iken, karşı fikrin mesleği tahrip ve yıkmaktır. Halbuki tamir zor ve meşakkatli iken; tahrip kolay ve meşakkatsizdir. Bu sebeple Risale-i Nurların harika tesiri sönük gibi duruyor, şayet unsurlar ve kuvvet eşit olsa idi, o zaman Risale-i Nurların tesiri harika ve muazzam bir şekilde parlayacaktı. İnşallah ileride bu mana tam tezahür edecek.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 4.402
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

numune
esselamü aleyküm.sorunun cevabı gayet güzel verilmiş,bu zamanda manevi hastalıklar sirayet ediyor,tüm insanları etkisi altına alıyor.nur talebelerinin bu sirayetten kurtulmaları ancak samimiyetlerine,ihlaslarına kuvvetlice sarılmaları sayesinde mümkün olabilir.nur talabelerinin kendilerini ilgilendirmeyen meselelere fazlaca dalmaları şevklerini kırmaları bakımından sakıncalıdır.evvela kendini yetiştirmeyen,nurları okumayan,kainat kitabını hiçmi hiç mütaala etmeyen nur risalelerini dahi tanımayan ama hemen başkalarını kurtarmayı görev olarak kabul ettirilmiş insanlar başkalarını nasıl kurtaracak diye düşünüyorum.bu gibi arkadaşlar kendilerini nur talebesi olarak görüyorlar ve ona gorede nur talebelerinin kalitesi düşüyor.talebe yetiştirirken kötü örnek olarak nazarları işgal ediyorlar.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Nur talebelerinde ahlak: ____ Ey kardeşlerim! Kur'ân-ı Hakîmin hizmetindeki mesleğimiz hakikat ve uhuvvet olduğu ve uhuvvetin sırrı, şahsiyetini kardeşler içinde fâni edip onların nefislerini kendi nefsine tercih etmek olduğundan, mâbeynimizde bu nevi hubb-u cahtan gelen rekabet tesir etmemek gerektir. Çünkü mesleğimize bütün bütün münâfidir. Madem kardeşlerin şerefi umumiyetle her ferde ait olabilir; o büyük şeref-i mânevîyi şahsî, hodfuruşâne, rekabetkârâne, cüz'î bir şerefe ve şöhrete fedâ etmek, Risale-i Nur şakirtlerinden yüz derece uzak olduğu ümidindeyim. Yirmi Birinci Lema | 169
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Risale-i Nur'un hizmet ettiği hakaik-i imaniye herşeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda herşeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsini hevesatla şımartmış mülhidler, imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden, "Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır" diye itham ediyorlar. O ithama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat'î bir surette iskât etmek, bilfiil, maddeten öyle fedakarlar lazım ki, dünyanın en mühim meşgaleleri, belki büyük zararları onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. "Acaba öyleleri var mı?" diye hatırlarına geldi. Evet, vardır: İşte Isparta Vilayeti ve havalisi. İşte, Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur'u herşeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dâvâ etmiştim. İki saat sonra, hiç memul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o dâvâya iki hüccet gösterdi. Kardeşimiz Kâtip Osman'ın mektubu, ayrı ayrı çok meraklarıma bir merhem oldu. Cenab-ı Hak, onun gibi Risale-i Nur'a binler şakirtleri o medrese-i nuranîde yetiştirsin. Amin.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)

Sabri'nin bir fıkrasıdır. Efendim, hiç şek ve şüphem kalmadı ki, nur nurdan seçilemediği gibi, Nur deryasının nurânî talebeleri de, nerede olursa olsun hepsi bir gayede, umumî bir zihniyette, yekdiğerlerine rekabetleri yok, daima birbirinin evsâf-ı mümtazesiyle müftehir ve mübâhî, samimiyet ve vefa hususunda, rüfekasını şahsına tercih eder, bir emelde bulunmaları yegâne emel ve gayeleri olan "tevhid"in bir alâmet-i mümtaze ve fârikası olan ittihad ve tesanüd-ü hakikîye ve meşruayı kalen ve fiilen ve hâlen göstermeleriyle sabittir ki, bu hâl bir alâmet-i muvaffakiyettir. Talebeniz H. S.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Hattâ Denizli hapsindeki zâtların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsn-ü ahlâk dersini alanlarını gören bâzı alâkadar zâtlar demişler ki, "Terbiye için on beş sene hapse atmaktansa, on beş hafta Risâle-i Nur dersini alsalar, daha ziyâde onları ıslâh eder." 13. Söz | 136
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Nübüvvet ise, "Gâye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlâhiye ile ve secâyâ-i hasene ile tahallûk etmekle beraber aczini bilip kudret-i İlâhiyeye ilticâ, zaafını görüp kuvvet-i İlâhiyeye istinat, f akrını görüp rahmet-i İlâhiyeye itimad, ihtiyacını görüp gınâ-i İlâhiyeden istimdâd, kusurunu görüp afv-ı İlâhîye istiğfar, naksını görüp kemâl-i İlâhîye tesbihhan olmaktır" diye, ubûdiyetkârâne hükmetmişler. 30. Söz | 498
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Tüm bu kısımların bizzat öz nefsimizi terbiye adına okumamız gerektiği bir tarafa, sualin en başındaki "kahramanlık" tabiri dikkat çekici. Devamında ise enaniyetten bahis var. Malûm bazen kahramanlık ile enaniyette karıştırılabiliyor. Kimine göre enaniyet olarak zannedilen bir hâl, aslında kahramanlık da olabilir (?) Emirdağ Lâhikası sf. 49.daki mektubu çok iyi tahlil etmek lazımdır. Sorulan suâlin bilhassa bu kısmı; "Nur Talebeleri ellerinde elmas bulundurmalarından dolayı olsa gerek baya bir enaniyetliler" Bu hâller enaniyet değil, eldeki elmasın gereği olan Üstadımızın da hayatında bariz tezahür etmiş, belki o zaman da -birilerinin- enaniyet zannettikleri, "kahramanane tavır" dan başka şey değildir. Hem ne der Üstadımız r.a.: "Evet, insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir." Mesnevi-i Nuriye 58
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...