"Nur talebeleri İnşaallah imansız kabre girmezler ve ehl-i saadet olurlar." müjdesini açıklar mısınız? Bazılarınca biraz iddialı bir ifade olarak değerlendiriliyor.

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstad'ın bu gibi ifadelerinde iki önemli kayıt görüyoruz: Birincisi ve en önemlisi “İnşallah” yani Allah dilerse, ihsan ederse. Diğeri ise “yüzde doksan yahut yüzde doksan dokuz” ihtimale. Yani, bu müjdelerde “yüzde yüz” yahut “mutlaka, kesinlikle” gibi bir ifadeyi göremiyoruz. Çünkü kişi korku ile ümit arası yaşamak durumundadır; Allah’ın gazabından emin de olmayacak, rahmetinden ümit de kesmeyecektir.

Üstadımızın bu müjdesini, Nur Risalelerinin tahkiki iman dersi verdiği, insanların imanlarını şüphelerden, vesveselerden uzak bir dereceye yükselttiği ve şeytanın el atamayacağı derinliklere ulaştırdığı şeklinde anlamak gerekiyor. Nitekim bizzat kendisi bu konuya şu açıklamayı getirir:

"İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor."(1)

İmanla kabre girmede şahs-ı manevî halinde çalışmanın da özel bir önemi vardır. Bu konu Nurlarda şöyle ifade edilmiştin:

"Hem Risalet-in Nur'un talebeleri bu zamanda her cihetten ziyade hücuma maruz iman hususunda birbirine selâmet-i iman hakkındaki samimî, masum lisanlarıyla dualarının yekûnü öyle bir kuvvettedir ki, rahmet ve hikmet onun reddine müsaade etmezler. Faraza mecmuu itibariyle reddedilse, tek bir tane onların içinde kabul olunsa, yine her biri selâmet-i iman ile kabre gireceğine kâfi geliyor. Çünki her bir dua umuma bakar."(2)

Dipnotlar:

(1) bk. Kastamonu Lahikası, (13. Mektup)

(2) bk. age.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...