"Nur-u vücudun nuru olan zihayat ve zihayatın ziyası olan zişuur ve zevil-idrak mahluklar” ifadesini açıklar mısınız? Ayrıca zihayat için nur ve zihayatın ziyası için şuur ve idrak ifadelerinin zikredilmesinin bir hikmeti var mıdır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Şuâlar’da şöyle buyrulur:

“Bütün ehl-i tahkikin icmâıyla, vücud hayr-ı mahzdır, nurdur. Adem şerr-i mahzdır, zulmettir...”(1)

Cansız da olsa, bir varlığın yoklukta kalmayıp var olmuş olması sırf hayırdır. Bu varlığa hayat sıfatı ihsan edilmesi haline varlık o nuruna bir de hayat nuru eklenmiş olur. Hayat sahibi olan bir varlık şuur sahibi olması cihetiyle ziyalanmış, parlaklığı daha da artmıştır. Şuur sahibi olmayan hayat sahipleri denilince bitkiler hatıra gelir. Zira hayvanlarda şuur vardır. Ama elbette ki, bu şuur insandakine göre çok aşağı bir mertebededir; onunla sadece varlığını bilir, rızkını tanır, düşmanını bir derece hisseder, yavrusuna şefkat eder, kaldığı mekânın yolunu bilir.

“Nur-u vücudun nuru olan zihayat”: Nur Külliyatında vücudun (varlığın) nur, ademin yani yokluğun ise zulmet olduğu ehemmiyetle nazara verilir. Yani var olan şey, cansız da olsa bir nura kavuşmuştur. Bu nur vücud, yani varlık nurudur. Ancak bir varlık hayat sahibi olmuşsa, o hayat, vücud nurunun nuru gibidir. Yani o canlı varlık, cansızlar arasında nur gibi parlar.

Canlı olma yanında, şuur ve idrak sahibi olmak da ayrı bir ziyadır. Bu nimete kavuşmuş bir canlı da hayvanlar âlemi içinde ziya gibi parlar.

Ziya ve nur kelimeleri bize Yunus suresinin 5. ayet-i kerimesinde Güneş için “ziya” (ışık kaynağı), Ay için ise “nur” (aydınlık) denilmesini hatırlatıyor. Işığı kendinden olanlar için ziya, başkasının ışığını aksettirenler için ise nur kelimesi kullanılmaktadır. Böylece ayet-i kerimelerde ayın ışığının kendine ait olmayıp güneşten geldiği ders verilmiş oluyor. Şuur ve idrak da hayat sahiplerinin ziyasıdır.

Allah, vacibü’l-uücuttur; varlığı zatındandır, ezelî ve ebedîdir. Bütün varlıklar onun var etmesiyle var olmuşlardır. Bu yönleriyle her varlık, o Şems-i Ezelî’nin ihsan ettiği bir nur ile kendini göstermektedir. O halde, nur-u vücud, Allah’ın vacib varlığına dayanmaktadır. Hayat sahibi varlıklar, o varlık nuru yanında ayrı ve hususi bir hisseye daha sahip olmuşlardır.

1) bk. Şualar, Dördüncü Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.453
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muratkul

Bu yönleriyle her varlık, o Şems-i Ezelî’nin ihsan ettiği bir nur ile kendini göstermektedir. O halde, nur-u vücud, Allah’ın vacib varlığına dayanmaktadır.

Peki o zaman şuur hayatın ziyası olması ayete ve konuya göre nasıl anlaşılır yani varlık nuru anlaşılıyor ama şuur ve idrak te hayat sahiplerinin ziyası olması teşbihse nasıl anlayabiliriz 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Nur-u vücud Allah'ın nuruna dayanması doğru bir değerlendirmedir. Fakat burada yaratılan varlıkların kendileri nur olarak değerlendirilir. Cevapta "var olan şey, cansız da olsa bir nura kavuşmuştur. Bu nur vücud, yani varlık nurudur. Ancak bir varlık hayat sahibi olmuşsa, o hayat, vücud nurunun nuru gibidir. Yani o canlı varlık, cansızlar arasında nur gibi parlar." ifadesi buna açıklık getirmiştir. 

Aynı şekilde cevapta ziya için cevapta "Canlı olma yanında, şuur ve idrak sahibi olmak da ayrı bir ziyadır. Bu nimete kavuşmuş bir canlı da hayvanlar âlemi içinde ziya gibi parlar." değerlendirilmesi yapılmıştır. Evet ziya nurdan daha kapsamlı ve değerlidir. ziya ışığın kaynağı, Nur ise ziyanın parlattığı şeylerdir. Güneş ziya, kamer ise nur olduğu gibi.....

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...