"O silsilenin yüz cüz'ünden, insanın dest-i ihtiyarına verilen, ancak bir cüz'üdür. Mesela, yemekten, bedenin tegaddî-i hüceyratından tut,.." izahı, ayette geçen "iyi ameller işleyin" gibi ifadelerle nasıl bağdaştırabiliriz?
Değerli Kardeşimiz;
Yüz cüzden insana verilen bir cüz, insanın iradesi ve bu iradenin tercihte bulunması demektir. Yoksa insanın fiillerde ve âlem-i halkta, yani eşyanın ve hadiselerin yaratılmasında zerre kadar müdahalesi yoktur.
Allah, âdet ve sünnet olarak sonsuz kudretini insanın iradesine raptetmiş, "kulum neyi isterse onu yaratırım" demiş. Yani istemek insandan, yaratmak ise Allah’tandır.
Bir fiilin aslını Allah yaratır, vasfını ise insan seçer. Mesela, namaz kılmak bir fiildir. Namaz kılmayı tercih eden insan, namazdaki bütün fiilleri yaratan ise Allah’tır. Namazdaki doksan dokuz cüzden ancak bir cüz’ü insana aittir.
İnsana ait o bir cüz ise, insanın iradesi ile o fiili tercih etme hürriyetidir.
Mesela; konuşma fiilini ele alalım. Bu fiilin meydana gelmesinde bizim yaptığımız tek şey, ne konuşacağımızı tercih etmektir. Kelimelerin mana yüklenmesi, ağzımızdan çıkması, etrafa yayılması, muhatabımızın kulağına varan sesimizin titreşim haline dönüşüp, nice safhalardan geçtikten sonra onun zihninde yine mana olarak belirmesi gibi yüzlerce fiilin hiçbirini yapan biz değiliz.
Bir kolumuzu yukarı kaldırıp aşağı indirmemiz esnada nice kimyasal reaksiyonun meydana geldiği söyleniyor. Ayetlerde geçen "İyi işler yapın." gibi ifadeleri, tercih edin manasındadır. Çünkü biz neyi tercih edersek, Allah onu yaratır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
İnsan kainatta en şuurlu ve geniş özellikte olan bir varlıktır. Bu nedenle sebeplere tesir verilseydi, en münasibi insan gibi bir sebebe tesir vermek daha isabetli olabilecekti. Oysa bu insanın içerisinde cereyan eden yüzbinlerce hadiseden, insanın karışabildiği en mühim olaylar burada sıralanıyor. yemek, içmek, söylemek ve düşünmek.....
Düşünmek için şöyle denebilir; bir insan halletmek istediği herhangi bir konuda düşünmek için ne yapıyor ve bu düşüncenin meydana gelmesi için ne kadarlık bir alana sahiptir. Kendisi sadece bir olayı düşünmeye ve halletmeye niyet eder, sonra hafızadaki bilgilerin imdada koşması, meyl ve düşünme arasındaki yolun sağlanması, bu işe karıştırılan his, heyecan ve latifelerin katkısının sağlanması gibi karmaşık olan bu yapıda insanın fazla bir etkisinin olmadığı muhakkaktır. Aşağıda hafızanın biriktirdiği bilgilerin kiminle temin edildiği ile ilgili iki bölüm veriyoruz.
"Binaenaleyh, meselâ bedenin hüceyratındaki nizamlı, intizamlı teşekkülâtı, ekmek yemesine ve kuvve-i hâfızada yazılan gayr-ı mahdud muntazam nakışları, kulaktaki ve baştaki telâfife ve konuşmakta, tefekkürde, harflerin teşekkülâtına ve suver-i zihniyenin husulüne, lisan ve zihnin hareketleri gibi esbaba isnadları, ahmakçasına bir hükümdür. Ancak, o gibi müsebbebat, gayr-ı mütenahî bir kudretle bir ilim ve bir iradeyi iktiza ediyorlar." (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
"Meselâ, hadsiz masnuattan, yalnız cüz’î bir misal olarak, insan başı içinde bir hardal küçüklüğünde bir yerde yerleştirilen kuvve-i hafızaya bakıyoruz. Görüyoruz ki, öyle bir câmi’ kitap, belki kütüphane hükmündedir ki, bütün sergüzeşt-i hayatı, içinde karıştırılmaksızın yazılıyor. Acaba şu mu’cize-i kudrete hangi sebep gösterilebilir? Telâfif-i dimağiye mi? Basit, şuursuz hüceyrat zerreleri mi? Tesadüf rüzgârları mı?" (27. Pencere)