On Birinci Lem'a'nın Dördüncü Nüktesi'nin zahiren sünnet ile ilgisi görünmüyor, ne dersiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte, o pek acip ve çok hazin hâlette iken, İmân ve Kur'ân'dan gelen bir medetle, فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ ["Eğer ehl-i dalâlet arka verip senin şeriat ve sünnetinden i'raz edip Kur'ân'ı dinlemeseler, merak etme." (Tevbe, 9/129)] mealindeki ayet imdadıma yetişti ve gayet emniyetli ve selâmetli bir gemi hükmüne geçti. Ruh, kemâl-i emniyetle ve sürurla o âyetin içine girdi."
"Evet, anladım ki, âyetin mânâ-yı sarihinden başka bir mânâ-yı işarîsi beni teselli etti ki, sükûnet buldum ve sekînet verdi."
"Evet, nasıl ki mânâyı sarihi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma der: 'Eğer ehl-i dalâlet arka verip senin şeriat ve sünnetinden i'raz edip Kur'ân'ı dinlemeseler, merak etme. Ve de ki: Cenâb-ı Hak bana kâfidir. Ona tevekkül ediyorum. Sizin yerlerinize, ittibâ edecekleri yetiştirir. Taht-ı saltanatı her şeyi muhittir; ne âsiler hududundan kaçabilirler ve ne de istimdat edenler medetsiz kalırlar.'"(1)
Buradaki ayetin zahiri ifadesi, Allah Resulü (asm)'e bir teselli veriyor. Teselli sebebi ise ehli dalalet ve küfrün Allah Resulü'nün (asm) davetine ve sünnetine tabi olmamalarıdır. Dolayısı ile bu ayetin zahiri manası konu ile irtibatlıdır.
Üstat ise bu ayetin zahir manasından başka, işari ve remzi manalarından kendi ruh dünyasındaki bir takım sıkıntı ve kederlerine teselli buluyor. Ayet, zahirde Peygamberimiz (asm)'i teselli ederken, remzi ve işari olarak da başkalarını teselli ediyor.
Burada yine Allah Resulü (asm) bir model ve rehber olarak bize sunuluyor. Yani biz bir takım sıkıntı ve kederle karşılaştığımız zaman, modelimiz yine sünnet olacaktır.
(1) bk. Lem'alar, On Birinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar