"Öyle de lisan-ı halleriyle, yani nübüvvetleriyle ve mucizeleriyle..." Buradaki “lisan-ı hal ile nübüvvet ve mucize” irtibatını izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Demek onlar, nasıl ki, lisan-ı kàl ile Tevrat, İncil, Zebur ve suhuflarında bu zâtın (a.s.m.) geleceğini haber verip insanlara beşaret vermişler -ki, kütüb-ü mukaddesenin o beşaretli işârâtından yirmiden fazla ve pek zâhir bir kısmı, On Dokuzuncu Mektup'ta güzelce beyan ve ispat edilmiş- öyle de lisan-ı halleriyle, yani nübüvvetleriyle ve mucizeleriyle, kendi mesleklerinde ve vazifelerinde en ileri ve en mükemmel olan bu zâtı tasdik edip dâvâsını imza ediyorlar. Ve lisan-ı kàl ve icmâ ile vahdâniyete delâlet ettikleri gibi, lisan-ı hal ile ve ittifak ile de bu zâtın sadıkıyetine şehadet ediyorlar diye anladı."(1)

Geçmiş peygamberlerin hepsi, -ister sözleri ile ister kitap ve suhufları ile- Peygamber Efendimiz (asm)'in geleceğini ümmetlerine haber verip müjdelemişler.

Geçmiş peygamberlerin peygamberliklerine dair bütün mucize ve delilleri, Peygamber Efendimiz (asm)in nübüvvetine bir delil bir misaldir. Zira nübüvvet köklü ve canlı bir ağaç gibidir, kökü mazideki yüz yirmi dört bin peygamberler ve onların göstermiş oldukları mucizelerdir. Meyve ve neticesi ise Peygamber Efendimiz (asm)'dir. Ağacın kök ve gövdesi ne kadar sağlam ve canlı ise meyvesi de o kadar sağlam ve hayatlı olur.

Peygamberlik ağacının en kamil meyve ve neticesi Peygamber Efendimiz (asm)'dir.

Nübüvvet mesleği Peygamber Efendimiz (asm) ile ortaya çıkmış yeni bir ihdas değil, kökü ve teamülü insanlıkla başlayan eski ve yerleşmiş bir meslektir. Geçmiş peygamberlerde peygamberliğe ait ne kadar hususiyet varsa, bu hususiyetlerin en kamil ve mükemmel şekli Peygamber Efendimiz (asm)'de tezahür etmiştir. Nübüvvet ağacını ve silsilesini inkar edemeyen birisi Peygamber Efendimiz (asm)'in nübüvvetini de inkar etmez ve etmemelidir, denilmek isteniyor.

Tabiri caiz ise, nübüvvet mesleği Hz. Âdem (as) ile başlayıp Hz. Muhammed (asm) ile nihayet bulan kopmaz ve birbirini işaret edip ispat eden bir zincirin halkaları gibidir. Bu halkaların bazılarını kabul edip bazılarını inkar etmek mümkün ve kabil değildir. Bu cihetle Hz. İsa (as)'in gösterdiği delil ve mucizeler Hz. Muhammed (asm) için de bir delil ve mucizedir.

(1) bk. Şualar, Yedinci Şua (Ayetü'l-Kübra)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...