"Öyleyse imana geliniz. Çünkü güzel ahlaklı, akıllı olsa, alaküllihal Resulullahtır. Çünkü sizin bu 'güzel' sözünüz, hududunuz dahilinde değil; mesleğinizce böyle diyemezsiniz." Hudutları dahilinde olmaması ile birlikte izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem eğer onlara denilse, 'Peygamberi nasıl bilirsiniz?' Derler: 'Güzel ahlaklı, çok akıllı bir adam.' O vakit onlara denilecek: 'Öyleyse imana geliniz. Çünkü güzel ahlaklı, akıllı olsa, alaküllihal Resulullahtır. Çünkü sizin bu "güzel" sözünüz, hududunuz dahilinde değil; mesleğinizce böyle diyemezsiniz.'." (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas.)
Peygamber Efendimiz (asm)'in en büyük iddiası ve davası, Allah’ın elçisi olduğudur. Şayet bu davada -haşa- yalan konuşuyor ise, ona güzel ahlaklı demek mümkün olmaz. Çünkü büyük bir yalan ile güzel ahlak aynı insanda ittihad etmez.
Şayet güzel ahlakı sabit ise, -ki buna kâfirler bile şahitlik ediyor- o zaman davasında haklı olduğu da sabit olur. Çünkü güzel ve sağlam bir ahlaka sahip olan birisinin, en büyük bir meselede insanlara yalan söyleyip onları aldatması güzel ahlak ile kabil-i telif olamaz.
"Hem bilirsin, küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir davada hicabsız, pervasız; küçük fakat hacaletâver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telaş göstermeden söyleyemez. Şimdi bak bu zata; pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir hâlde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük davada, pek büyük bir serbestiyetle, bilâ-perva, bilâ-tereddüt, bilâ-hicab, telaşsız, samimi bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şedit, ulvi bir surette söylediği sözlerinde hiç hilaf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür? Kellâ!" (Sözler, On Dokuzuncu Söz)
Kâfirlerin Peygamber Efendimiz (asm) için "güzel ahlaklı" demeleri, zımni olarak onun davasını tasdik etmeleri manasına geliyor. Yoksa kendileri ile tenakuza düşmüş olurlar. Kâfirlerin mesleğince Peygamber Efendimiz (asm) ya en üsttedir ya da -haşa- en alttadır, ortası mümkün değildir. Güzel ahlakını itiraf etmeleri onun en üstte olduğunu zımnen tasdik etmektir. Ama durumları, inatları ve taassubları yüzünden imana yanaşmıyorlar. Veyl onların haline!..
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü