Padişahın fermanını dinleyen ve aklı başında olan nefer ticareti kabul ediyor. Acaba sadece akıl, bu ticareti kabul etmekte ve fermanı dinlemekte kifayet eder mi? Çünkü aklı başında olan nice insanlar bu ticaretten mahrumdurlar.
Değerli Kardeşimiz;
İnsana verilen düşünme nimetine zeka, bunu istikametle kullanmaya da akıl denilmiştir. Bu noktadan bakıldığında zekası yüksek bazı zatlar, kalpten beslenen ve vahiyle yoğrulan ve istikameti yakalamış akla sahip değilse, bundan müspet bir iş beklenmez. Ebu Cehil, Velid bin Muğire gibi müşrikler zekada birçok kişiden ileri iken, bu zekayı istikametle kullanmak anlamında olan akıldan mahrum oldukları için hak dine girmediler. Zekaca onlardan çok geri olan kişiler ise, aklı istikametle kullandılar ve hidayete nail oldular.
Risalelerde “Aklını başına al.” ifadesi geçer. Demek ki akıl her zaman başta olmuyor. Kiminin aklı makamda, kimininki servette kimininki de şöhrette. İnsan, aklını yerinde kullandığı takdirde, aklı başında demektir.
Akıllı zannettiğimiz bazı insanlar, dünya işlerinde başarılı olsalar bile, aklın gerçek yaratılış hikmetine zıt hareket ettikleri için, onların akılları kâmil mânada akıl değildir. Ve onların akılları başlarında değil, işlerinde, makamlarında, servetlerinde, zevk ve sefalarındadır. Mesnevî-i Nuriye’de geçen “Aklı başında olan insan ne dünya umurundan kazandığına mesrur, ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz.” cümlesinde bu mâna açıkça ders verilmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü