Peygamber Efendimiz'in, mi'rac gecesinde katettiği tabakaları; sırayla, özellikleriyle, her tabakada karşılaştıklarını ya da yaşadıklarını kısaca açıklayabilir misiniz?

Peygamber Efendimiz'in, mi'rac gecesinde katettiği tabakaları; sırayla, özellikleriyle, her tabakada karşılaştıklarını ya da yaşadıklarını kısaca açıklayabilir misiniz?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu konuda, Salih Suruç’un “Peygamberimizin Hayatı” adlı kitabından bazı nakiller yapacağız:

İsrâ ve Mirâc Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm)'in muâzzam bir mûcizesi olduğundan, müteaddid tariklerle güzîde Sahabîler tarafından nakledilmiştir. Bu hâdise Sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle olmuştur:

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), bir gece Kâbe-i Muazzama’nın Hatîym kısmında yatarken, Hz. Cebrail (a.s.) gelip göğsünü yardı ve kalbini Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içine hikmet doldurdu, sonra da beyaz bir binek (Burak) getirildi. Habib-i Kibriyâ Efendimiz (asm), ona bindirildi. Cibril’in (a.s.) refakatında yol aldılar.
Burak, adımını, gözün erişebileceği yerin ilerisine atıyordu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Cibrîl (a.s) ile birlikte Beyt-i Makdis’e vardı. Orada, bütün peygamberlerin toplanmış olduğunu gördü. Onlara imam oldu ve iki rekât namaz kıldırdı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'in, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imam olarak namaz kıldırması demek onların şeriatlarının asıllarına vâris-i mutlak olduğunu göstermesi demekti.

Peygamber Efendimiz (asm)'e, orada birinde süt, birinde şerbet ve diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi. Takdim esnasında, "Eğer, suyu alırsa kendisi de, ümmeti de ihtiyaçsız ve kanâatkar olur. Şerbeti alırsa kendisi de, ümmeti de mahrumiyete düçar olur. Şayet sütü alırsa kendisi de, ümmeti de doğruyu bulur." diye bir ses işitti.

Resûl-i Ekrem (asm), süt dolu bardağı alıp içti. Bunun üzerine Cebrâil, "Yâ Muhammed dedi. Sen, fıtrî ve tabiî olanı seçtin. Sen de, ümmetin de doğru yola iletildiniz." dedi.

Beytül-Makdisde yüksek makamlara çıkmak için Mirac merdiveni kuruldu. Peygamber Efendimiz (asm), bu merdivene Cebrâil (a.s.) ile birlikte bindirildi ve birlikte yükseldiler; nihâyet dünya semâsına vardılar. Hz. Cebrâil gök kapısını çaldı. Gök kapısı açıldı ve dünya semâsının üstüne çıktılar.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), orada oturan bir zât gördü. Sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'e, "Hoş geldin, safâ geldin, salih peygamber, salih oğul!" dedi.

Peygamber Efendimiz (asm), Cebrâil’e, Bu kim? diye sordu. Hz. Cebrâil şu cevabı verdi:

"Bu senin baban Âdem’dir. Şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik, solundakiler cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar."

Buradan ikinci semâya yükseldiler. Gök kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), orada Hz. Yahya (as) ve Hz. İsâ (a.s.) ile karşılaştı.

Hz. Cebrâil, Bu gördüklerin Yahya ve İsâ'dır. Onlara selâm ver dedi.

Selâmlaştılar ve onlar Peygamber Efendimiz (asm)'e, "Hoş geldin, safâ geldin sâlih peygamber, sâlih kardeş." dediler.

Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) Cebrâil ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Hârun, altıncı katta Hz. Mûsa ve yedinci katta da Hz. İbrâhim (a.s.) ile görüştü. Onların hepsi de kendisine hoş geldinde bulundular ve mirâcını tebrik ettiler.

Cebrâil (a.s.), yedinci kat semâdan Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'i alıp yükseklere çıkardı. Daha sonra Habib-i Kibriyânın karşısına Sidre-i Müntehâ sahası açıldı.

Cebrâil (a.s.), “İşte, bu Sidre-i Müntehâdır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Sidre-i Müntehâdan dört nehirin aktığını gördü. Ayrıca burada Cebrâil’i (a.s.) bir kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de, kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke’nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) daha sonra yanında Cebrâil (a.s.) olmadığı halde imkân ve vücûb ortasında Kab-ı Kavseyn ile işâret olunan makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Zât-ı Zül-Celâlin sohbeti ve cemâliyle müşerref oldu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Mirâc gecesinde birçok İlâhî tecellilere, hitap ve iltifâtlara mazhar kılındı. Erkân-ı îmâniyenin hakikatlarını göz ile gördü; melâikeyi, Cenneti, âhireti, hatta Zât-ı Zül-Celâli müşâhede etti.

Ayrıca bu gecede her gün beş vakitte namaz kılınması emredildi.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 38.815
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

rabiarana
cevap icin ayirdiginiz degerli vaktiniz ve emeginiz icin hakkinizi helal edin. Allah sizlerden razi olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nurcu56

"Resûl-i Ekrem Efendimiz'in, Mescid-i Aksâ'da bütün peygamberlere imam olarak namaz kıldırması ve onların şeriatlarının asıllarına vâris-i mutlak olduğunu göstermesi" ne demektir, izah eder misiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Peygamberlik silsilesinin son halkası ve mührü olan İki Cihan Serveri (asm.) geçmişteki bütün nebilerin son varisi ve en mükemmel neticesidir. O, geçmişteki peygamberlerin davasını ve dinlerinin esasatını kıyamete kadar yaşatacak ve en kâmil mânâda insanlığa ilan edecek en mükemmel bir halef, rehberdir.

Resulullah Efendimizin (sav.) bütün peygamberler namaz kıldırması, Mescid-i Aksa’da vuku bulmuştur. Semavatta ise, semanın her bir tabakası, Allah’ın bir isminin dairesi olması nedeni ile o daireleri gezmiş ve o dairelerde bulunan nebiler ile de görüşmüştür. Semavat tabakalarında namaz kıldırdığına dair herhangi bir emare ve kayıt yoktur.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...