Peygamberimiz mi'racda gayb olan şeyleri gözüyle gördü. Halbuki iman gaybadır; göz ile gördüğümüz bir şeye iman ediyorum demek nasıl olur?
Değerli Kardeşimiz;
Veli bir zat, meleklere önce gaybi olarak inanır, daha sonra manen terakki ederek onlarla görüşme noktasına varır. Gayba imanın en büyük rüknü Allah’a imandır ve bu iman gaybadır, Cenab-ı Hakkı bizzat görmek sadece peygamber efendimize nasip olmutur. Üstadımız miracın, Allah Resulünün velayet cihetinin bir keramet-i kübrası olduğunu beyan ediyor. O’nun miracdan önceki gaybi imanı, mirac ile bir ilahi keramet olarak rüyet meyvesini vermiştir.
İman hakikatlerinin en yüksek mertebesi, iman edilen şeyleri bizzat görmek ve müşahede etmektir. Mesela, Peygamber Efendimiz (asm) bizim gaybi bir şekilde iman ettiğimiz hakikatleri bizzat müşahede etmiştir. Miraç'ta cennet ve cehennemi görmüş, meleklerle sohbet etmiş, imanın en mühim hakikati olan Allah’ı bizzat görmüştür. Bu iman noktasında varılacak en mükemmel ve en büyük mertebedir.
Hiç kimse Peygamber Efendimiz’e (asm) o hususta yetişemez, ama herkes, onun açmış olduğu mi'rac yolundan derecesine göre bir hisse elde edebilir.
İmanın çekirdekten ağaca kadar çok mertebeleri var. Üstad Hazretleri bu hususa şu şekilde ifade ediyor:
"İkinci Cihet: İman, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esmâ-i İlâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, 'Bütün ilimlerin ve mârifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve burhanlı mârifet-i kudsiyedir.' diye ehl-i hakikat ittifak etmişler."
"Evet, iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazan mağlûp olur."
"Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esmâ-i İlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kur'ân gibi okuyabilecek derecesine gelir."
"Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. Ve ulemâ-i ilm-i kelâmın binler cild kitapları, akla ve mantığa istinaden telif edilip, yalnız o mârifet-i imaniyenin burhanlı ve aklî bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatin yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o mârifet-i imaniyeyi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kur'ân'ın mucizekâr cadde-i kübrâsı, gösterdiği hakaik-i imaniye ve mârifet-i kudsiye, o ulemâ ve evliyanın pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir."(1)
"Gözle görülen bir şeye iman edilmez." düşüncesi, batıl ve geçersizdir. İnsan gördüğü ve şahit olduğu şeye daha sağlam ve daha güzel iman eder.
Yukarıda bir nebze bahsedildiği gibi, nur-u imanın ilmelyakin, aynelyakin ve hakkalyakin gibi çok mertebe ve dereceleri vardır. Mi'rac iman nurunun hakkalyakin bir mertebesi olduğundan, bu mertebede bir iman sadece Allah Resulüne (asm) nasip olmuştur.
Hakkalyakin iman nurunun da kendi içinde çok mertebeleri var. Diğer peygamberler de hakkalyakin bir mertebededirler, ama mi'rac gibi bir hakkalyakin sadece Allah Resulü (asm)'e hastır. Hatta Peygamber Efendimiz (asm)'in mi'racdan önceki hakkalyakin mertebesi ile Miraç'taki hakkalyakin mertebesi aynı değildir. Bu yüzden mi'raçta mazhar olduğu hakkalyakin iman nuru, daha derin ve daha parlaktır.
(1) bk. Emirdağ Lâhikası-I, (63. Mektup).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü