Politikadan şayet Nur şakirtleri uzak dursalar, o alan boş kalmış olmayacak mı? İki tarafı da dengede götürmek gerekmez mi? Bir tarafı boş bırakmak başka olumsuzlukları doğurmaz mı?
Değerli Kardeşimiz;
Siyaset insanlık için, özellikle de Müslümanlar için bir ihtiyaç, bir realitedir. Yani siyaset fıtri bir vazifedir. Bu yüzden siyaseti bütün şubeleri ve sahaları ile terk etmek mümkün değildir. Üstad Hazretleri de bu anlamda siyaseti men etmiyor.
Siyaset, geniş bir kavramdır ve çok şubeleri vardır. Belki bazı şubelerin, bazı zamanlarda terki gerekebilir. Bu genel kaideyi bozmaz. Ülkenin bütünlüğü muhafaza ve ülkenin ihtilafa ve karmaşaya düşmemesi için ya da dini hakikatlerin siyasete alet olmaması için, bazı has ve özel zatların siyaseti terk etmesi doğru ve gerçekçi bir tavırdır. Üstad Hazretlerinin siyasetten uzak kalması ve iman hizmetinde bulunan talebelerinden siyaseti men etmesi hususi ve özel bir durumdur. Bütün insanlara ve müminlere bunu teşmil etmek doğru olmaz.
Mesela bir babanın ailesindeki otoritesi siyasettir, mahalle muhtarının vaziyeti siyasettir, belediye hizmetlerinin başına geçmek siyasettir, ülkenin sevk ve idaresi siyaset kapsamı içindedir. Müminlerin bütün bu siyasi mevkileri terk edip, yerlerine dinsiz ve hırsızların geçmesine fırsat vermesi düşünülemez.
İman hakikatlerinin bütün muhtaç gönüllere ulaşması için, gündelik politikayı terk etmekte de ince bir siyaset vardır. Dolayısı ile siyaset kavramını blok halinde tamamı ile terk etmek zaten mümkün olan bir şey değildir. Ama siyasetin bazı şubelerini, bazı has zamanlarda terk etmek ihtiyaç olabilir. İşte Üstad'ın kast ettiği siyaset bu anlamdadır, yoksa bütün şubelerini terk etmek anlamında değildir.
Siyasetin bir şubesine bakıp siyaseti sadece ondan ibaret zanneden dar kafalı adamlar Üstad'ın sözlerini ve davranışlarını anlamakta zorlanıyorlar. Üstad Hazretleri zamanının gereği olarak ve başka da bir çare kalmadığından dolayı, gündelik politikayı terk ederek bütün enerji ve gücünü iman hizmetlerine tahsis etmesi, o zaman içinde yapılacak en mükemmel ve ince bir siyaset taktiğidir. Bu zamanın kafası ve şartları ile Üstad'ı ve dönemini eleştirmek sığ bir bakış açısı olur.
Bir Nur talebesi cemaat namına değil kendi namına bir partide siyaseten hizmet edebilir. Nitekim Üstad Hazretlerinin döneminde bir çok Nur talebesi Demokrat Parti de milletvekilliği yapmış ve Üstad Hazretleri bunu men etmemiştir.
Emirdağ Lahikası'nda geçen şu ifadeler de siyasete girmenin kapısının açık olduğunu göstermektedir:
"Fakat siyaset hesabına değil, belki Nur’ların intişarı ve maslahatı hesabına, bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir."(1)
Bu hususa ışık tutacak bir de hatıra nakledelim:
"Benimle görüşeceğinize Risale-i Nur okuyun"
"Üstadı vefatına yakın zamanlarda pek ziyaret edemedim. Rahatsız etmemem mülâhazası ve biraz da benim çekingenliğimle görüşmemiz kabil olmadı. Zaten kendileri sık sık 'Benimle görüşeceğinize Risale-i Nur'u okuyun. Benimle görüşmekten on derece daha fazla fayda temin eder.' derdi.
"Yıldız Otelinde kaldığı sıralarda Hacı Şuayb Efendi Üstadı ziyarete gitmiş. Üstad kendisine, 'Gel kardaşım, duydum ki memuriyete girmişsin, iyi etmemişsin.' demiş.
"O sıralar 1957 seçimleri yaklaşmıştı. Hacı Şuayb Efendi encümen âzası olmuştu. Üstad bunu münasip görmemişti. Şuayb Efendi Üstada şöyle der: 'Efendim, siz ve Risale-i Nur bizi siyasetten kat'iyetle menediyor. Peki, siyâsî sahada ne yapacağız?' "
"Üstad, 'Kardaşım, Halk Parti dine karşıdır. Demokrat da lâkayd. Fakat Halk partisi kolu keser, Demokrat Partisi ise parmağı. Kolun gitmesini önlemek için, parmağın gitmesine razı olacağız.' buyurur."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, (103. Mektup)
(2) bk. Necmeddin ŞAHİNER, Son Şahitler, II/82.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü